Dün birden askeri darbe olasılığına o ünlü
Amerikalı Michael Rubin girmez mi!
Rubin özetle Ordu darbe yaparsa kimse
Erdoğan’ın arkasından ağlamaz, ülkede özgürlüğün kapısını açarlarsa büyük
destek de bulurlar diyor ve üstelik şunu bile ekliyor:
“Amerikan ve Avrupa kamuoyunun Erdoğan, oğlu, damadı, Egemen Bağış ve
Cüneyd Zapsu gibi adamlarının idam edilmesine sempatik bakmayacağını, ama
yolsuzluktan yargılanıp uzun süre hapis yatmalarını kabul edeceğinden.”
Dışarıdan bakış bu. Aslında böyle bir dilek sunuluyor
bile denebilir. Dışarının ağzı torba değil ki büzesin, şom ağız sahibine
aittir, diyelim ve ABD/Batı ile RTE iktidarı arasında bırakın iplerin
kopmasını, ipin-mipin kalmadığının işareti varsayalım.
Rubin bir “27 Mayıs türü darbe” öneriyor!
Anladık da, Rubin ya analiz yeteneğini yitirdi, ya da olmaz ya ama benim gönlünden böyle geçiyor, keşke olsa havasında!
Hangi
Ordu?
ABD ve Batı, Ordu’nun defterini dürdüler. Ne
zaman? Başlangıcı bence 2003 yılı. Nedeni, a) Ordu’nun açıkça Irak’a
girilmesini savunmaması ve Meclis’i teşvik etmemesi. Oysa Genelkurmay
yönetiminin hemen tümü Irak’a girilmeli düşüncesindeydi
(başka yazı konusu). Bunun sonucunda da b) Irak’ta subayların başının
çuvallanması olayı ile işi bitirmişlerdi.
Ama dünkü yazımda belirttiğim nokta var: ABD/
Batı artık askeri darbelerden zaten ellerini eteklerini esas olarak
çekmişlerdi, hele Türkiye söz konusu olduğunda, kendi kamuoylarına bunu
anlatamazlardı. Bir de şu var: ABD yeni döneme uygun olarak, Türkiye’de kendi siyasi geleceğini AKP
üzerine inşa ediyordu. Belediye Başkanı iken RTE’yi ziyaret ediyordu, çünkü
yerleşik merkez sağ siyasi yapış Türkiye’yi çökerterek kendisi de tamamen çökmüştü.
Oynadıkları
atı savunma
Dünkü Cumhuriyet’de vardı: ABD, milleti
birbirine düşürmeyi ve dini adeta bir siyasi-iktidar silahı gibi kullanmayı
amaçlayan o şiir denen garabet nedeniyle hapis cezası alınca, aynı yıl 29
Eylül’de, dönemin ABD başkonsolosu Carolyn Huggins kendisini ziyaret edecek ve Demokratik yöntemlerle seçilen siyasetçilere
yaptıkları konuşmalar nedeniyle verilen cezalar, Türk demokrasisine olan güveni
zayıflatır diyecekti. ABD dışişleri sözcüsü James Foley de aynı sözleri tekrarlayacaktı. Tabii, AB yetkilileri
de geride kalmayacaklardı!
Bu “demokratik hassasiyet” değildi tabii ki.
Sadece oynadıkları siyasetçiyi, kendi geleceklerini korumak ve sahiplenmekti!
Askeri darbe meselesine gelince: Batı hiç bir
olasılığı sıfırlamaz, gerektiğinde son bir seçenek olarak el altında tutar.
Bugün en şahin kanat bu seçeneği dillendiriyor. Ama bel bağladıkları TSK’ya
yaptıklarını sürdürelim:
TSK’yi
çuvallamakla kalmadılar!
Kronolojiyi sürdürelim: RTE ve iktidarı ile
ABD/Batı’nın balayı yaşadıkları dönemde, ABD/ Batı, “ne olur ne olmaz, bizim onayımız
olmadan da bazı işgüzar generaller darbeye kalkışabilir, biz bunların işini
tamamen bitirelim” diyerek, 2006/ 2007’den itibaren de, Ordu’nun
toplumsal-siyasal gücünü tamamen kırmak için, Silivri davaları tezgahının
arkasında durdular.
Ergenekon, Balyoz, casusluk, ve irili ufaklı
adeta onlarca dava ile Ordunun darbe ve bir toplumsal güç anlamında belini
kırdılar. Tabii, ABD’nin iki has iktidarı vardı o sırada, biri tam elinin
altındaki Cemaat, diğeri de AKP. Bu ikisinin birlikteliği ile,
Cemaatin sahip olduğu iktidar araçlarını (polis, savcı, yargı, istihbarat)
amansızca faşistçe diktatörce mahvedici bir şekilde kullanma becerisi, ve
arkalarında Batı ve ABD’nin yürüyün yaaa kullarım desteği,
TSK’ni bitirdi.
Rubin
hayal görüyor
Darbe marbe diyorlardı ya yetmez ama evetçi, o
zamanki doludizgin faşizmin en büyük destekçisi ve işbirlikçisi utanmaz
kesimlerin kafası şunu bile almadı: Ne darbesi!
Bu olaylar TSK, darbe yapmak için bundan daha
büyük bir zemin mi bulacak! Dün diyordum ki, arkada ABD batı olmadıkça darbe
olma olasılğı zayıftır bu ülkede. Bunu Silivri sahte darbe operasyonlarıyla
bire bir ettik!
Yani diyorum ki, Rubinler, zaten Ordunun
defterini dürmüşlerdi, şimdi ise siyasal beklentilerine yanıt verecek bir Ordu
zaten bulunmuyor.. O zaman Ordu’dan kurtulmak istiyorlardı, şimdi de bir
zamanlar iç içe yaşadıkları RTE’den..
Bu ne demek? Yarın bunu sürdürelim. Başlık
havada kalacak yoksa..
28 Mart 2016 Pazartesi / Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder