Önce Sevgiler
Günü’nü kutluyorum. Mutluluğun artık sadece kişisel olabildiği bu süreçte,
toplumsal sevgililer gününü kutlayacağımız ve “yâr’ın yanağından gayri” çoğu
temel şeyi paylaşacağımız ütopik zamanların
beklentisiyle diyelim. Bizlerden sonraki nesillere emanet ediyoruz bu ütopya
bayrağını.. koruyucusu, kollayıcısı, taşıyıcısı ve gerçekleştiricisi olsunlar.
***
“Masada
olmak..” Cumhurbaşkanı Suriye politikasını böyle özetliyor. Masa dediği, “Suriye’yi
parçaladık, şimdi eti kimin, budu kimin; bifteği, pirzolası kime..”
nihai toplantısının yapılacağı yer. Herkesin gücüne, parçalamadaki rolüne göre
pay alacağı; Suriye’nin derdest edilip yerine hangi yeni uşak devletlerin, yani
nüfuz bölgelerinin oluşacağı toplantı.. Yani “emperyalist paylaşım”.
RTE, 2003 yılına gönderme yapıyor. Yani Irak’ın
parçalanması, paylaşılması, yokedilmesine. Amerika bastırmış, Kuzey’den Irak’a
girip Saddam’ı devirecek. Türkiye sınırı
açsın, Türk Silahlı Kuvvetleri de bizimle gelsin, Irak’a girelim
bastırmasında. Ön anlaşmalar yapılmış. 25 milyar mı ne, dolar sözü
alınmış. Meclis’den onay çıkması için
AKP hükümeti tezkere yazmış. Ama Meclis’de ve ülke çapında kurulan, sağcısı
solcusu ümmetçisi vb. arasındaki büyük ve gerçekçi bir koalisyon, tezkereye
hayır demiş.
Meclis’den hayır çıkıyor, çok haysiyetli bir
karar.
RTE hâlâ müdahaleden
yana
RTE diyor ki “Ben 1 Mart teskeresinin yayındaydım.. Kabul edilseydi Irak’ın durumu böyle
olmazdı, Türkiye masada olacaktı... Biz kendi arkadaşlarımızın yanlışının
kurbanı olduk..”
Arkadaşları dediği, Abdullah Gül hükümeti..
Arınçlar, Davutoğlular; Hüseyin Çelik- Ertuğrul Yalçınbayır- Beşir Atalay’lar..
Türk Silahlı Kuvvetleri’nin NATO’cu ve
Amerikancı damarı, Genel Kurmay Başkanı Başkanı Kıvrıkoğlu ve Kara Kuvvetleri
Başkanı Hilmi Özkök müdahaleden yanaydı. Necdet
Sezer kesin karşıydı ve MGK’dan bir tavsiye kararı çıkmasını bile
engelledi.
RTE’nin “girseydik Irak söyle olmazdı”
sözünün hiç bir karşılığı yok. O zaman Türkiye’ye daha güneyde Sünni bölgesinde
huzuru sağlama görevi verileceği açıklanmıştı üstelik. Ne olursa olsun, bir
emperyalist müdahale ve parçalanmaya bekçilik yapacaktık. Buna karşılık da
hükümetin alacağı 25 milyar dolar bu hizmet karşılığı bedeldi.
“Libya
masası”nda batan milyarlar
RTE, Batı/NATO Libya’yı da alçakça parçalarken
aslında ilk önce “doğru tutum” almıştı. NATO’nun ne işi var orada” demişti. Ama
hemen arkasından da “eyvah Libya masasında olamayacağız”
kaygısıyla, müdahaleye pasif bir görevle katıldı. Libya batarken, Türkiye’nin
de milyarları battı!
Hemen arkasından, Batılı emperyalistlerin,
Suriye ve Esad’ı da, Libya ve Kaddafi’nin akıbetine hazırlandıklarını görünce,
“aman
bu kez masada olalım” düşüncesiyle, Esad ve Suriye ile köprüleri
attılar. Hemen, batının kışkırttığı Sünnilerin safına geçtiler. Beklediler ki
ABD de gelsin, girsin, parçalasın..
Hiç öyle olmadı. Orada, Suriye’nin 40 yıllık
dostu Rusya’nın desteği ve çıkarını göremediler. İnsaf! ABD’nin ve Batı’nın
daha reel bir politikaya çekilmeleri ile Ankara, Suriye’yi karıştıran, Esad’a
karşı İşid dahil tüm uluslararası şeriatçı güçleri destekleyici pozisyonda
kaldı. Ilımlı Özgür Suriye Ordusu, ancak şeriatçı güçlerin tutsağı olabilirdi.
“Masada olmak” Türkiye için tuzak
ABD ve Batılıların on yıllardır Irak ve
Suriye’yi parçalamak politikaları, yeni devletçikler yaratma istekleri, PKK/PYD
ile ortaklıkları ortadayken.. Türkiye’nin “masada olmak” politikası, ancak
onlara hizmet eder.
Tüm batılı politikalar, Türkiye’yi eninde
sonunda kaybedenler kulübüne üye yapmayı amaçlamışken, “masada olmak ve pay
almak” isteği ve politikası hangi akla hizmettir?
Masada olmayı düşünen, yarın da kendisinin
masaya yatırılacak aday olduğunu görmüyor mu?
Türkiye açısından en önemli “masa”, Suriye’de devlet, ülke, toprak bütünlüğünün yeniden
kurulmasını sağlayacak olan masadır. Çil yavrusu gibi savrulan Suriye
halkının büyük ölçekte sığındığı Türkiye’nin, bu açıdan söz hakkı var:
Suriyelilerin güvenli bir şekilde vatanlarına
yerleştirilmeleri.. uluslararası büyük bir destek ve dayanışma ile
Türkiye’dekilerin iyi koşullarda ve insan gibi yaşamalarının sağlanması..
Ve Suriye’nin yeniden meşru yönetiminin altında
birleşmesi.. Ankaradakiler, sürekli yazıyorum, bir akıl tutulması içinde.
14 Şubat 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder