Evet epey bir süredir, Cumhurbaşkanı’nın
gündemindeki ana konunun başkanlık rejimi olduğunu yazıp duruyoruz, bazılarınız
bıkmış olabilir, ama bu konu ülke geleceği için çok önemli. Şimdiki siyasi
koşullar böyle sürdükçe, 2016’nın ana konusunun Başkanlık olacağı ve sorunun bu
yıl çözülebileceği varsayımım, bütünüyle doğru çıkıyor: RTE birden vites yükseltti.
Başkanlık
sistemi genellikle federatif yapıdaki ülkelerde var, üniter devletlerde, yani
her şeyin tek merkezden yönetildiği tek parlamentolu devletlerde Başkanlık
sistemi yoktur,
biçimindeki eleştirilere yanıt olarak, Hitler Almanya’sını örnek göstermesi
üzerine, tüm dünyada ilgi RTE’nin üzerinde toplandı.
Hitler gibi müthiş bir diktatörün yönetimi,
“üniter birliğe sahip ülke” diye dile dolanması bile büyük bir fütursuzluk
örneği.. Şimdiki Almanya ise federatif yapıda. Hitler’in, kurduğu rejimin
yıkılmasıyla birlikte, öyle mutlak güç de dağıtıldı. Almanya’nın Hitler
Almanyası rejiminden çıkarttığı dersi gören yok mu “Saray çevresi”nden? RTE’nin, bu örneği verirken, gelecek tepki
falan hiç bir şey umurunda değil miydi? Galiba öyle..
RTE de her şeyi kontrol etmek, her şeye karar
vermek isteyen, dünyanın epey örneğini gördüğü liderlerden biri.
İki noktaya acilen değineceğim. İlki şimdi,
ikincisi ise yarına..
Saray’dan
propaganda atağı
Erdoğan, başkanlık rejimine geçişin esas tüm
hazırlığının, Atatürk’ün mirasını çiğneyerek üzerine diktiği Başkanlık
Sarayı’ndan yapılacağını resmen açıkladı. İnsanları, uzmanları vb çağıracaklarmış,
düşüncelerini ve Başkanlık Rejimine itirazlarını öğreneceklermiş, buna göre de,
propaganda ile halkın kafasını yıkama işlemleri başlayacak
Olacak şey mi?! Bizzat kendisi için istediği bir
rejim sistemini, devletin parasıyla, tutulan adamlarla, borazanlığa hazır bir
medya ordusuyla birlikte yürütmek... Başkanlık Sarayı, rejimi değiştirmenin de
merkezi oluyor.
Öyle anlaşılıyor ki, RTE’nin isteği üzerine
Davutoğlu muhalefet partileriyle başkanlık anayasasını görüştü. RTE’nin
arzuladığı biçimde bir Başkanlık Rejimi’ne Davutoğlu’nun destek olacağına
inanmak zor. Yeni bir anayasa konusu Meclis’te tartışılacaktır, ama oradan
RTE’nin istediği çıkmaz. Davutoğlu, Başkanlık Sistemi’nin bile bir uzlaşı ile
kabul edileceğini belirtiyor.
Davutoğlu’nun
kırmızı çizgisi
Kırmız çizgi RTE ve çevresi ile Davutoğlu
arasında salt bu rejime ilişkin farklılıklardan dolayı bir hesaplaşma-çatışma yaşanır mı, bilmiyorum. Ama soruyu canlı tutmalıyız.
Davutoğlu, RTE ile “uzlaşma çizgisini” nereye kadar sürdürür? Hürriyet’e
yürüyen adamın bakan yardımcı yapılmasına, ona ödül vb verilmesine tamam da..
Davutoğlu’nin bu uzlaşı çizgisinde bir “kırmızı
çizgisi” var mı? Bilmiyoruz.
Ama Davutoğlu’nun bazı gazetecilerle yaptığı
bilgilendirme toplantılarında, kayıt ve
yazı dışı konuşmalar yaptığı ve pek çok konuda farklı düşüncelerini ortaya
koyduğunu biliyoruz. Şüphesiz bunları RTE de biliyor.
RTE ve Sarayı, Meclis’ten istediği hızda ve
biçimde bir öneri gelmeyeceğinin bilincinde. Parlamento’da kurulacak bir
komisyon pek de umurlarında değil.
Meclis’in
görevini üstlenme
Bu nedenle de “parlamento dışı” güçlerle, yani Saray ve çevresinin hazırladığı
özel ikna programlarıyla bu işi kotarmaya soyundu. Bu bile başlı başına
Meclis’in görevini üstlenmedir.
Hazırlanın, bir kaç aylık sürecek bir program
yapmışlardır. İlkbahar ve hatta yaz bu ikna propagandasıyla geçer. Buna paralel
de Meclis’teki komisyonda yeni rejimin üzerinde uzlaşılacak rengi belli olur.
Peki sonra?
Sonrası, Meclis’e bir Başkanlık Rejimi önerisi
gelir. İki öneri de gelebilir, Meclis ve RTE. Ama RTE’nin parti üzerindeki
büyük etkisi nedeniyle, istediği türde bir rejim önerisi öne çıkar. Meclis’te
bu öneriyi referanduma götürecek bir çoğunluk yakalayamadılarsa...
Takvim sıkışık. Sonbahar sonrası, 2017 başında
bir Başkanlık Rejimi için genel seçimi bekleyeceğiz, gibi..
3 Ocak 2016 Pazar / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder