SAYFALAR

17 Aralık 2015 Perşembe

Nobel Ödül Töreni Üzerine, Sancar'ın Sunumu

CBT sayı 1499, Gündem, 11 Aralık 2015 Cuma



1500.sayımız için bir kaç söz: 30 yıla yakın yayınlanmakta olan bu derginin 1500. Sayısı için özel bir sayı hazırlama gayreti içindeyiz. Okurlarımızdan özel sayı için gelecek kısa mesajlara da yer vereceğiz.
Stockholm’de Nobel Ödül töreni haftasında bulunuyorum. Gelecek sayımızda Aziz Sancar ile bir söyleşiye hem de Nobel notlarına geniş yer vereceğiz. Bugün Salı, Sancar’ın Nobel ödülüne layık görülen çalışmalarını anlattığı konuşmasını dinledik...İsveç ahşabın yaygın olarak kullanıldığı bir ülke. Ağaç bol ve ahşabı çok iyi tanıyorlar. Havaalanının pek çok yürünülen yeri de ahşaptı. Konferansların verildiği bu salonun tavanı ahşap süslemeleri ile göz alıyordu.
Biliyorsunuz, DNA’nın bozulan kısımlarını onaran mekanizmaları ortaya çıkartan temel bilimsel araştırmaları gerçekleştirdikleri için 3 bilim insanına Kimya Nobel ödülünü paylaştırdılar. Üçünü de sırayla dinledik. Şüphesiz tüm anlattıkları, konudan habersiz kimselerin anlayabileceği popüler bir dilde değildi. Konuşmalar, DNA’nın en uç noktalarında yapılan araştırmaların saf bilimsel sunumlarını içeriyordu.
Thomas Lindahl, İsveç yurttaşı bir bilim insanı, istikrarlı (bozulmaz) bir yapıya sahip olduğuna inanılan DNA’nın aslında hiç de öyle olmadığını, tam aksine hızla bozulduğunu ilk ortaya koyan insan oldu. Ve DNA’nın kendi mekanizmasıyla bozulan kısımlarını onardığını gösterdi. Paul Modrich ise “hücre bölünmesi sırasında kopyalanan DNA’da oluşan hataların uyuşmazlık onarımı adı verilen mekanizmayla onarıldığını gösterdi. Aziz Sancar ise nükleotid eksizyon onarımı mekanizmasını ortaya çıkardı, “Hücrelerin morötesi ışınlardan zarar gören DNA’larını onarmak için kullandıkları mekanizmayı keşfetti.” Aslında Sancar’ın çalışması çok daha kapsamlı, insanın biyolojik saatini de içeren ve ışığın rolünü ortaya seren çok yönlü bir çalışmaydı.
Nobel Ödül Komitesi’nin, Sancar’ın çalışmalarını aslında eksik değerlendirdiği de, Sancar’ın sunumu ile ortaya çıktı. Sancar, Nobel kazandıran çalışmalarının üç ayaklı geniş bir çerçevede yapılan araştırmaları kapsadığını vurguladı. Bu üç ayaktan ilki Fotoliyaz (güneş ışığındakı mor ötesi ışınların DNA’da yaptığı timin dimeri denen tahribatı onardığı ve bu işlem sırasında nasıl çalıştığını çözen büyük çalışması), ikincisi Kriptokrom (biyolojik saati ayarlayan genin de onarım mekanizmasının parçası olduğunu göstermesi), üçüncüsü de Nükleotid Excision Onarım mekanizması (bakterilerdeki hem de insanlardaki ikili-kesim (dual incision) mekanizması ile tahrip olmuş bazın 12 veya 27 bazlık bir zincir halinde DNA’dan kaldırıldığını gösterdi. Bu enzim yılın molekülü diye anıldı).
Aziz Sancar kendi deyimiyle “Biyolojik saati, hücre çevrimi kontrol noktaları ve DNA onarımı gibi üç farklı projeyi artık birleşik büyük bir proje çerçevesinde” ele alan büyük fotoğrafın üzerinde geziniyor.
Eğer DNA onarım mekanizmaları olmasaydı, canlıların sağlıklı bir şekilde hayatlarını sürdürmeleri mümkün olmaz ve çeşitli hastalıklar nedeniyle daha kısa ömürlü olurlardı. Özellikle de kanser hastalıkları ve başka genetik hastalıklardan ölümler katbekat artardı. Çok önemli bir nokta da, insan DNA’sında bozulmaları etkileyen nedenlerin artıyor olması. Pek çok hastalık, kanser hastalığının şüphesiz onarım mekanizmalarının baş edemediği durumlarla ilişkili olduğu bile söylenebilir.
Pek çok bilim insanı da, DNA tamir mekanizmalarının nasıl çalıştığının anlaşılması ile, onarılamayan olaylara yönelik ilaç çalışmaların yapılacağını belirtiyor. Temel bilim böyle bir şey, nasıl çalışıyor ve ne oluyor sorularının peşinden giderek mekanizmayı ortaya çıkarmak. Bu anlaşıldıktan sonra, neler yapılması gerektiği gündeme geliyor.
***
Aziz Sancar bu kapsamlı sunumunu 2 aydır hazırlıyordu. Yani Nobel Ödülünü kazandığı andan itibaren! Hata yapmaması gerekiyordu, Nobel bilim konuşması olacaktı ve yorgundu. Ama sunumdan sonra yüzünde güller açtığını gördük. Başarıyla, iddialı bir sunum yapmıştı..
Sancar’ı dinlemeye, iktidardan da önemli katılımlar vardı. Cumhurbaşkanının Bilim ve tekonoli başdanışmanı Prof. Davut Kavranoğlu, Türkiye Sağlık Enstitüsü Başkanı Prof. Fahrettin Keleştemur, TÜBA Başkanı Prof. Ahmet Cevat Acar, Prof. Bayram Yılmaz da katılmıştı. Konuşmalar bittikten sonra yanlarında getirdikleri bir Türk Bayrağı ile resimler çektirdiler.
Prof. Mehmet Öztürk ve Prof. Tayfun Özçelik de Sancar’ın konuşmasını dinlemek için gelmişlerdi. Sancar’ın öğrencilerinden Doçent Gülnihal Kulaksız Erkmen ve laboratuvarından arkadaşları da daha pek çok Türk de oradaydılar.

1500.Sayıda buluşmak üzere, hoşçakalın..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder