Parçaladığınız ülke insanları size kaçıyor: bundan daha doğal ne olabilir!
1980-1990’ların sloganı küresel köy idi: İletişimin ışık hızıyla tüm
dünyayı birbirine bağlaması ile köyün her evinde olan bitenleri izler hale
geldi herkes. Birey sahneye çıktı ve her şey birey üzerine kuruldu. Tabii
tüketim de birey başına indirgendi. Kapitalizm için bulunmaz bir nimet.
Toplumsal normlar değişti.
Fakat küçük köyde sömürü arttı ve dünyanın her
köşesine kadar uzandı.
Evet, orta sınıf büyüdü.. Kapitalizm, rekabet
gücünü arttırmak için üretimini küresel düzeye yükseltip birim fiyatını iyice
düşürmeye yöneldi. Teknolojik gelişmeler ve dünyanın her köşesine ulaşım ağının
kurulması, bunu mümkün kıldı.
Küresel ölçekte mal ve hizmet üretimi, orta
sınıfın büyümesini zaten kaçınılmaz kılıyordu: Müşteri sayısı artmalıydı! Bugün
1980’lerin üretimi ile 2015’lerin üretim ölçeklerini karşılaştırın. Bugün pek
çok teknolojik cici şeye, orta sınıfın da aşağı kesimleri sahip.
Fakat nüfusu büyüyen dünyada artan bir şey daha
vardı: Adaletsizlik... Gelir dağılım
eşitsizliği.. Özgürlüklerin, insan haklarının baskı altına alınması..
1 milyarı aşkın bir nüfusun günde 1,90 dolar ile
geçindiğini düşünürseniz, adaletsizliğin, refah dağılımının eşitsizliğini net
görürsünüz. Bu düzende herkesi orta sınıf yapamazsınız, on yıllardır 1 milyar insan hep aç, yoksul, çıkış yolsuz
ve ağır sömürü altında.
Yani “küçük köy”ün en köle 1 milyarı, daha az
köle 1 milyardan fazlası var.
Değişmeyen
bir şey var, dünyayı ateşe atan
Küçük köy’leşirken, hiç hesaba
katılmayan bir şey vardı: Herkesin ne halt ettiğinin görülüyor olması. Her
türlü bilgiye ulaşıyor, anında haberleşiliyor olması.. Sömürü ve baskının
ölçekleri.. Köyün yüksek yerlerinde vur patlasın çal oynasın, alçak
yerlerindeki umutsuzluk, karamsarlık, yoksulluk.
Küresel köyleşirken, bir şey değişmedi: dünya egemenlerinin, yani emperyalist
güçlerin, iki yüz yıllık sömürü ve baskı politikaları. Dünya ticaretine
egemen rolleri.
200 yıllık
sömürme politikalarıyla küçük köy atmosferi uyuşmadı. Küresel düzene
geçilirken, adaletsizliği giderme, yoksulları koruma ve yükseltme, daha insanca
yaşam olanaklarının sağlanması konusunda yeni bir anlayış ve yönetim biçimi
gerekli ve zorunluydu.
Ama tam tersine, emperyalist egemenlik 200
yıllık yöntemiyle dünyayı idare etmeyi sürdürdü. Petrol olmasa kimsenin yüzüne
bakmayacağı Orta Doğu ve Müslüman ülkeler coğrafyasına bakın. Hem en büyük
alçak, diktatör, işbirlikçi, başarısız yönetimler orada yaşıyor, hem de
emperyalistler top ve tüfekle bu coğrafyayı parçalayıp un ufak ediyor.
İslam coğrafyasındaki bu büyük savaşın arka
planında, hiç kuşkunuz olmasın, Batılıların içselleştirdiği, Huntington’ın Medeniyetler Çatışması çözümlemesinin
kendisi de var.
Köktendinciliğin kök salıp dünyaya dehşet
salmasının ardında ne var diye büyük arayışlara girişmeyin. Afganistan’dan
başlayın, Irak’ı ve Suriye’ye bakın, Yemen’de sürdürülen alçak savaşa, Kaddafi
ile birlikte Libya’nın ortadan kaldırılmasına, Türkiye’ye yönelen tehdide,
Pakistan’a.. bakın oğlu bakın.
Suudi Arabistan’a bakın. Köktendinci
yönetimlerden her zaman daha köktendincisi vardır. Siyasal İslam’dan çok daha
iyi kafa kesecek siyasal İslamcı çıkar. 100 değil, bir kaç yüz kişiyi, binlerce kişiyi birden öldürmeye hazır,
bunun yöntemlerini geliştirecek inanç kurbanları çıkar. Ve bunu asla
önleyemezsiniz. En total gözetleme bile.
Bırakın
Avrupa’ya akın etsin göçmenler
Bu bir yoksulluk meselesi değil, aynı zamanda ve
daha çok aidiyet, onur meselesi. Köktendinci alçak rejimler işbaşında kaldığı,
küresel adaletsizlik, ötekileşme ve onursuz yaşama mahkumiyet sürdükçe..
...Bu coğrafyada herkes müstakbel bir terörist,
herkes bir intihar komandosu olabilir. Bu kadar basit.
Eski dünyanın emperyalist kılıçlı, top tüfekli
giysisi- politikası, küresel köy gerçeğiyle bugün daha hızlı çatışıyor.
Ben olsam, 2 milyon göçmenin tuzu kuru Avrupa’ya
haklı hücumunu mümkün kılacak her şeyi yapardım. Anlaşma yok, düzen
değiştirmeli.
Parçaladığınız ülke insanları size kaçıyor:
bundan daha doğal ne olabilir!
Bomba yağdırarak bu gerçeği değiştiremezsiniz.
17 Kasım 2015 Salı / Bilim ve Siyaset, Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder