SAYFALAR

15 Ağustos 2015 Cumartesi

İnsanoğlu yaratığı ile hesaplaşma

CBT Gündem, Sayı 1481, 7 Ağustos 2015

Evet bu başlık kendi türümüze dışarıdan bakıyor. Zor bir şey, ama insan beyni çok yönlülüğü ve plastisiteliği sayesinde bu fırsatı sunuyor, isteyene tabii. Şimdilik insan dışındaki canlıların, bize en yakın memeliler dahil, “kendilerine” bakabildiklerine ilişkin elimizde bir bilgimiz yok. Bu “kendine bakma” yeni değil. Doğaya bir bütün olarak bakan ve insanı onun bir parçası olarak gören herkes yapıyor zaten.
Ne doğa içinde tahribatçı, yıkıcı, yokedici özelliğimiz kaldı dışa vurulmadık; ne de bencilliğimiz, çıkarcılığımız, herşeyi kendine yontuculuğumuz.. Ve kısa vadeli yaşamımız ve bunun gereği olarak da kısa vadeli bakış açımız ve çıkar koruyuculuğumuz. İnsanoğlu’nu, belki de daha doğrusu en başta erkekoğlunu yerden yere vuran araştırmaların veya makalelerin pek çok olduğunu biliyoruz…
Bugün kapak konumuzdaki yazıyı okuyunca olayı yeniden düşündüm. Bir de önüme şu haber geldi: BM’ye göre 2100 yılında dünya nüfusu 11,2 milyar olacak. Çekirge sürüsü gibi. Her yeri istila eden, herşeyi bozan, darmadağın eden, üstüne üstlük öldürerek ortadan kaldıran bir tür. 70 bin yıl önce Afrika’dan dünyaya yayılan Homo sapiens’in bu büyük istilacı ve yokedici yönünü iki özelliğine borçlu olduğu söyleniyor:
* Kendi aralarında olağanüstü bir işbirliği yeteneği, bu özellik evrimsel bir kazanç, genetik bir özellik. Bu sayede “Homo sapiens dışı” her türlü canlıya karşı bir dayanışma ortaya çıkıyor, dünyayı istila edebilmeyi de buna borçlu. Bu işbirliği başka bir özellik daha geliştirdi:
* Düşmanı, yoketmek için mızrak, ok gibi, daha sonra diğer ateşli silahlar gibi uzaktan fırlatılan silahları icat etmesi de, bu istilacılığını hızla gerçekleştirmesini sağlıyor.
***
Tüfek icat oldu, mertlik bozuldu denir ya, “mertlik” taa o zamanlar, düşmanı uzaktan vurmaya başlamakla bozulmuş. Bu genetik ve evrimsel özellik, bugün de aynen sürüyor. Pusu kurmak, arkadan (kalleşçe!) vurmak ve yoketmek, uzaktan tüfekle öldürmek insanın genetik özelliği. Yasa ve düzenle bu evrimsel habis ruh ne kadar denetlenmeye çalışılsa bile, işliyor. Güçlü zayıfı vuruyor. İlkel gen, kadını öldürüyor.
Homo sapiens bir yandan da kendi içinde grup çıkarları için çatışıyordu, nedeni yiyecek stoklamak ve bölgelerini korumak. O zamanlar “Bol ve sürdürülebilir bir miktara sahip kaynakların söz konusu olduğu durumlarda, gruplar arası çatışmalar daha şiddetli ve acımasız bir yol izliyordu.”
Bugün de değişen bir şey yok, Ortadoğu’ya bakın anlayın: “Etnik gruplar ve ulus devletler, petrol, su ve zengin tarım toprakları gibi bol ve öngörülebilir kaynakları tehlikeye girdiğinde” çatışıyor. Üstelik en vahşice, bir halkı yokedesiye, ülkeleri parçalamasına.. Tabii buna pazarlar üzerindeki egemenliği de katalım.
 Burada devreye, insanlardaki, rakibini-düşmanını “ötekileştirme geni” devreye giriyor. Neanderthalleri de “bu genleri” sayesinde ortadan kaldırdılar. Aslında bu “ötekileştirme geni”, birbirlerini yoketmede de devreye giriyor. Yani bir soykırım söz konusu. Amerikalı Kızılderililer öyle yokedildi.. Tüm imparatorluklar ve büyük devletler tarihte “ötekilerin” yokedilmesi üzerinde yükseldi. Tarih, Homo sapiensin katliamları ve soykırımları ile de açıklanabilir.
Bugün Ortadoğu’da devletleri parçalayıp yoketmek de bir tür soykırım değil mi? Yabancı “uygar” istilacıların, örneğin Ortadoğu’da birkaç milyon insanın öldürülmesinden zerre kadar üzüntü duyduğunu düşünen var mı?
***
11.2 milyar insana doğru gidiyoruz, yani istila sürüyor.
Doğayı, “ötekiler”i yoketmeye devam.
Doğa adına “ötekiler” yurt savunmasına geçtiler.. Olaya bir de buradan bakın ve bu açıdan bir kaç yazıyı daha bekleyin gelecek sayılarımızda.

Haftaya Cuma yeniden birlikte olmak dileğiyle..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder