Büyük
bir iyimserlikle izliyorum Özgecan’ın
ardından ülkede yaşananları.. Bir Özgecan’ın, alt insan grubundan ilkel birinin
vahşetine kurban gitmesi ile Türkiye’de kadının yazgısının değişeceğine ilişkin
pompalanan umut, beni çekip koynuna alıyor. İçimizde, işte şimdi, tamam, bu alçaklık kültürünün canına ot tıkama zamanı,
tarihi bir fırsat çiçekleri yeşeriyor.
Öyle
mi dersiniz? Size binbir çiçek resmi çekemeyeceğim ne yazık ki! Çünkü RTE
birden “feministlere” saldırdı.. “Dans
edeceklerine fatiha okusunlar!”mış. Feministler kim? Kadın eşitliği hakları
ve özgürlüğünün radikal savunucuları...
Bu
ülke, her yıl binlerce “cinayet”e kurban gidenlerin arkasından, “fatiha okutula
okutula” toplumsal ilişkilerde gerileyip duruyor. “Fatiha okuyun”muş.
“Sokaklara çıkıp istismar ediliyor”muş Özgecan.
İnsanların
neyi nasıl anacakları, kime nasıl ve ne zaman fatiha okuyacakları, neyi ne
zaman sokakta meydanda protesto edecekleri, kadın cinayetlerini nasıl
yorumlayacakları konusunda, Başimam adeta fetva veriyor.
“Dinsiz imansız bunlar” söylemi
Yok
hayır; biliyor ki bu söyledikleri muhalif ve uygar halkın büyük çoğunluğunun
kalkanına çarpar ve parçalanarak yere düşer.
Bu
söyledikleri, sürekli canlı tutmayla çalıştığı toplumun en geri, en bağnaz
kesimlerine.. Onları çemberi içinde tutmaya yönelik konuşuyor. “Fatiha”,
“Feminist”, “dans”, “sokak”, “direnme”, “gösteri”.. Şuna bakın: “Bu feministlerin dinimizle,
medeniyetimizle ilgisi yok..” Hepsi, düşmanlık simgeleri olarak
kullanılıyor
Tam
bir Şeyhülislam.. Dinin ne olduğuna dair en kışkırtıcı fetvalar adeta. Kadın
katilleri de “feminist”lerin, yani kadınların üzerine salınıyor: “Dinimizden
değil bunlar..”
Şüphesiz
bu ilkel medeniyet ve din anlayışıyla, uygarlığın ve geleceğin bir ilgisi
olamaz. Bu anlayışı ve sahiplerini, bu toplum eninde sonunda aşacaktır, aşmak
zorundadır, yoksa kendisi varolamayacak... Ülkeyi saran büyük yolsuzluklarıyla,
hırsızlıklarıyla birlikte..
Kadınları
koruyor sözde: “kadınlar, Allah’ın erkeklere emaneti”. Bu sözü, “kadın-erkek
eşit değil ve olamaz” anlayışını pekiştiriyor. “Kadınlar erkeklere
emanet” bakışı, kadını erkeğin kölesi yapan gören ve öyle sürmesini isteyen
anlayış.
Şunu diyor kadınlara
yani: Sen bana
emanetsin, başını türbanla, saçını gösterme, çalışma, evde otur, 5 çocuk doğur,
erkeğinin sözünden çıkma, o sever de döver de..
Ve
sonuçta tabii ki öldürür de.. Karısını, olmazsa sokaktaki kadını kızı.
“O lanet Batı Uygarlığı”
Hani
düşünce soytarıları var, iktidarın eteklerine yapışmış... “Kadınlar açık-saçık
giyindikleri için saldırıya uğruyorlar, batı medeniyeti suça teşvik ediyor..”
diye yazan, içimizde modern kılıklarıyla dolaşan “Boko-Haram”lar yani..
Önümdeki
dünya
tecavüz haritasına bakıyorum: Şeriatın tam veya yarım hüküm sürdüğü,
kadınların baskılandığı, örtüldüğü tüm Ortadoğu, İslam ülkeler ve Afrika en
koyu kırmızısından tutun kıpkırmızı ile bulanmış. Kadın hak ve özgürlüklerinin
en yüksek düzeyde olduğu ve kadın haklarını artık kültürel olarak da epey içselleştirmiş Avrupa, İskandinav,
Kanada ve hatta ABD’de ise kadınlara tecavüzün en az olduğu yerler.. Yani o lanet Batı Uygarlığı!
Önümde
cinsel saldırı, tecavüz, istismar mahkumiyetlerinin
grafiği, ülkemizden: 2007’de 6700 kadar. Yıl be yıl düzenli artarak 2013’de
23.250’ye çıkıyor.
AKP/RTE’nin
ilk 4-5 yıllık cicim aylarının sona ermesinden itibaren, iktidarın İslami
söylemleri, uygulamaları, kadınlara yönelik “erkeklere emanet”, kadın-erkek
eşit değildir, kadının yeri evidir, kadın çocuk doğurmalıdır politikaları yeri göğü sarınca, tabii bir de
türbanlama galip gelince, kadın cinayetleri tecavüzleri de arşıalaya çıktı..
Şu
dediklerine bakın: “Anası tecavüze
uğruyorsa neden çocuk ölsün, anası ölsün” (İMG); “Tecavüzcü, kürtaj yaptıran tecavüz kurbanından daha masumdur” (AKP
milletvekili, A. S. Üstün)...
Daha
çok var, çalışan kadınların fuhuşçuluğundan tutun, hamile kadınların sokakta
gezmesini lanetleyen ve 6 yaşındaki kız çocuklarıyla evlenme fetvası veren
sapık kafalara, çocuk ve toplum düşmanlarına kadar.. Sürü sepet.. Toplasanız
insanlık adına on para etmezler, ama iktidarın etek altında gezindikleri için
toplum içinde ve erkeğin damarlarında dolaşan insanlığın en ilkeliklerini su
yüzüne çıkartıp çoğaltıyorlar.
Bunların
hepsi “dinci”. Yani tabii siyasal dinci.. Yeri göğü sarmış durumdalar ve
aralarında tek bir “Allahın Kulu” çıkmıyor doğruları haykıracak.. Yapışmışlar
çıkarlar için biribirine, “beraber doğduk iktidara, beraber gideceğiz” toplu
söylemi içindeler.
Yeni mi Ağlıyoruz?!
Her
türlü en gerici söylemin tepe yaptığı bu ülkede, kadına şiddet durmaz..
Özgecan
ilk miydi? Bu ülkedebu iktidar döneminde neler yaşadık, neler gömdük, kimlere
fatiha okuduk ve cenaze namazlarını kıldık, sokakları az mı doldurduk.. Ve bu
tür toplumsal tepkileri az mı gösterdik..
Ama
ülkemizdeki tüm ilkelliklerin en büyük koruyucusu ve geliştirici bir iktidar
olduğu sürece, daha çok Özgecanların arkasından ağlayacağız. Ne idam durdurur
bunları ne de başka bir şey.. 13 yıllık bir süreçte siyasal ilkelliğin
toplumsal ilkelliği kışkırttığı bir erkek nesil ve bunu kabul iktidara hayran
kadın nüfus ile birlikte yaşıyoruz..
Tabii
bunlardan öncesi de ilkellik diz boyu idi ülkemizde
Şimdi
ise katmerleşerek artıyor
--19 Şubat 2015 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder