Yani,
Suriye politikasının nasıl fosladığını biliyorduk da, bunun bir de “büyük geri
çekiliş” ile sona ereceğini düşünmemiştik. Ordumuz kendisine verilen siyasi
emrin gereğini bir geceyarısı operasyonuyla yerine getirdi ve Süleyman Şah
Türbesi’ni “değerli varlıklarıyla”
aldı, arkada kalan binayı da yerli bir etti. Neyse olay bir askerimizin şehit
olmasıyla sonuçlandı.
Ne
yani, ecdadımızın mezarını IŞİD’lilere
mi teslim edecektik.. Şimdi mezar daha güvenli ellerde, Kobani ve
çevresindeki Kürt hısımlarımızın silahlı kuvvetlerinin güvencesinde..
AKP
iktidarının şu mezar taşıma, mezar koruma mezarlık yardımları, mezar bakımı,
ölüleri gömme gibi işlemleri gerçekten çok başarılı bir şekilde yaptığını ve
halkın memnuniyetini aldığını biliyoruz. Bu yeteneklerini Ecdadın taşınma
kararında ve bunun askeri planlanmasında da gösterdiler.
Tebrik
ederiz.
İktidarın
medyatörleri bu operasyonun başarısını sosyal medyadaki mesajlarıyla kutluyor..
Akşam havai fişekler boğazda boy gösterir ve Ankara’dan ve İstanbul’dan artık
kaç pare top atışları yalıpır mı, bilmiyoruz.
Mezarı
Türkiye sınırının 200 metre yakınına getirdiler. İyi, orada asker bulundurmaya da
gerek kalmaz, sınırdan acaba mezar yerinde duruyor mu diye dürbünle günlük
gözlem raporlarıyla izleme yapılır. Birileri bir terbiyesizlik etmeye kalkarsa,
F-16 veya F-35’lerimiz hadlerini bildirir.. Yakına geldiği için mezar,
benzinden de tasarruf edilir.
IŞİD’le savaşma felaketinden kurtulduk
Derken eski emekli
Albay Alican Türk’ün mesajı düştü
e-postama.. Diyor ki “Süleyman Şah
haberleri ve bu haberlerin veriliş biçimi bana ingilizlerin çanakkale'den
çekilmesini hatirlattı.. İngilizler Çanakkale hezimetini tarihsel bir
geri çekilme başarısı olarak gösterirler:
“İngilizlerin
geri çekilmedeki başarısı yadsınamaz; çekilme iyi planlanmış, hava koşulları
beklendiği gibi gitmiştir… Büyük bir ustalıkla sürdürülen tahliye işlemlerinde
36 bin asker, 4 bin nakliye hayvanı, 127 top ve 2 bin ton ikmal malzemesinden
taşınabilenler, gemilere yüklenmişti…Bozgun, İngilizlerin gözünde sürpriz bir başarı, umulmadık bir zafer olup
çıkmıştı. Tahliye sonunda General Monro ile kurmay heyetine törenle şeref
madalyaları verildi."
A. Türk ekliyor (Yahu bir sus
daha yeni çıktın!): “Çanakkale
Savaşlarının 100'üncü yıl dönümünde bu kez Türkiye'nin geri çekilmesini, yani
toprak hezimetini konuşuyoruz. Bu
"şerefin" madalyasını da tarih elbette yazacaktır.”
Bir
dostumun mesajını da paylaşayım: “Türbe'nin
korunamaması ve yerinden sökülmesi, yeni (neo)-Osmanlı projesinin iflası ya da
onun yerine dikilen mezar taşı gibi...”
Pardon,
bu iktidarın başları değilmiydi ki “Türbenin
kılına dokunanların ellerini kırar boyunlarını koparırız..” diyen.. Tabii bir de “Orta Doğu’da bizden habersiz yaprak kımıldamaz” diye höykürenler..
Haklarını yemiyelim, belki
de iktidar, IŞİD’ın Türbe’ye saldırması halinde onunla savaşa tutuşma
olasılığının yarattığı endişe nederiyle, onlardan atik davrandı ve IŞİD’in
türbeye saldırma ve IŞİD ile savaşa tutuşma olasılığını aniden sıfırlamış
oldu..
Böylece
Türkiye’yi büyük felaketten kurtardılar, teşekkür edeceğimize…
Mindere çıktı yiğit
Gece vapurla Kadıköy’e dönüyoruz bir uyku
bastırdı ki sormayın, kapşonu çektim 5 dakika
kestirdim ve kendime geldim... Biz Kadıköylüler alışığız, bir grup genç
müzisyen 25 dakika boyunca da çok güzel bir konsere girişince açtım gözlerimi,
ama bunlar öyle “iki tıngırdattım
topladım paraları sonra öbür tarafı geçtim” cinsinden değil.. Çok
başarılılar, ciddiler ve kız solistleri çok iyi..
Henüz
operasyon üzerine bilgimiz fazla yok.. Derken bir Kadıköylüm söze girdi, “Orhan bey bu kez ciddi gidici galiba,
baksanıza ciyak ciyak meydanlarda, sağa sola laf yetiştirmeye başladı”..
Karşımda oturanlardan bir yurttaş lafı sokuşturdu, “yahu şu fuatavniye bak, sonunda hakladı onu..” Ortadaki diyaloğu
izliyorum:
-
Valla ben şu sırada bu
son atağını takdir ediyorum.. Adamını mindere çekti sonunda.. O da saf saf
ortaya çıktı.. “hani neredesin erkeksen
gel buraya çık ortaya” diye bağırtıyor adeta..
-
Evet bu doğru öyle bir
çizik attı ki façasını bozdu.. eğer bu noktaya geldiyse birisi artık iflah
etmez, demek ki düşüş başladı..
Ama
arkada bir toplumsal yıkıntı bırakacağı kesinleşiyor gibi. Birbirine giren bir toplum yaşıyoruz. Düşmanlık had safhada.. Bir
kıvılcım, felakete çağrı yapıyor. Şimdi
ikinci bir olay:
Gece
metrobüsle dönüyoruz. Müzisyen bir genç grupla sürücü kapışıyor. Gençler bir
önceki durakta biletsiz mi binmişler ne.. Sürücü, anlaşılan haber verdiği
güvenlik Zincirlikuyu’dan biniyor, sürücüyle gençlerin yanına gidiyor. Tekmeler
yumruklar uçuşuyor.. Bir de ön tarafta yolcu var, gençlere saldıran, yolcudan
yedek kuvvet!
Olay
siyaseti dökülüyor. Yolculardan bir genç kız “yandaş biletsiz binse sesiniz çıkmaz” diye bağırıyor.. Neyse,
güvenlik olayı kapatıyor. Otobüs köprüyü geçiyor, yardımcı yolcu hem söyleniyor
hem de telefonla konuşuyor.. Fikirtepe’ye yaklaşırken, gençlerin yanına gelip
özür diliyor ve tamam bu işi kapatalım diyor.
Durakta
ise birden 10 kişi içeriye doluşuyor, esnaftan acil kuvvet çağırmış meğer.. Bu kez adam onlara tamam iş halloldu mesele kalmadı diyor,
ama acil kuvvet “boşuna mı geldik”
diyerek saldıracak adam arıyor..
Bu
tayfayı çağıran, otobüste yaşanacakları düşünüp vazgeçmiş anlaşılan..
Yani
birbirini boğazlamaya hazır bir toplum
yarattı Bay Muktedir.. Şimdi ise düzmece suikast iddialarıyla, nefreti
büyütüyor.
Sanki seçim
sürecine değil, bir cehennem sürecine giriyoruz..
Peki başarabilir mi?
-- 23 Şubat 2015 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder