90 yıllık
zeytin ağacı yan devrilmiş, kökleri havada, boşlukta.. Yırcalı anne zeytinleri
toplamaya çalışıyor. Gözü yaşlı.. “Zeytinlerimizi
bile toplamaya izin vermediler..” Arkada benzer görüntüler. Zeytin ağaçları
birer birer kalplerinden vurulmuş, upuzun yatıyorlar. 3- 5-10 değil.. 100 -300
-1000 değil, 6000 bin zeytin ağacı.. Dallarında, kendilerini yeniden üretmek
için her yıl düzenli olarak varettikleri siyah zeytinler salkım salkım
sallanıyor..
Zeytinler
onların bebekleri.. Doğanın zor koşullarında nesillerini sürdürebilmek için her
ağaç her yıl kendini yüzlerce bebeğiyle çoğaltma yoluna gidiyor.. Düşecek yere
tohumu, tutunacak ve filizlenecek.. Yüzlercesinden biri-ikisi bu şansa sahip..
Çanakkale
savaşının yere serilen yiğit canları gibi.. Srebrenica katliamı mı desem..
Yoksa dünya savaşlarında cephelerde binlerce askerin yerde upuzun yatan cansız
bedenleri gibi..
90 yaş, zeytin
ağaçları için ne kadar erken.. tıpkı genç askerler gibi..
***
Ben neredeyse
500 yıllık-1000 yıllık zeytin ağaçları gördüm. Seferihisar Teos antik kentinin
terkedilmiş yamaçlarında.. İki sıralı dizilmişler, aralarındaki daracık yoldan
en fazla, binlerce yıl öncesinin bir “atlı savaş arabası”nın geçebililordu.
Sanki ilkyaşamdan fırlamışlardı; yorgun, yaşlanmış, kolları kanatları kırılmış
ve küçülmüş... Bedenleri pörsümüş, yamrumuş.. Ama canlılardı ve üzerlerinde
toplayabileceğiniz tek tük yavruları bile vardı.. Sanki varlıklarını birbirine
yaslanarak sürdürmek isteyen geçmişin kocamış tanıkları..
Ağaçlar da
ayakta ölürler, tıpkı atlar gibi..
Ama Yırca’da körpecik 6 bin can, duvarın dibine
dizilmiş ve cinayet timlerince kafalarına birer kurşun sıkılarak öldürülmüştü..
Bir gece
karanlığında.. Binlerce çığlık eşliğinde, yeri göğü inleten..
***
Benzer ne
alçaklıklar görmüştür yeryüzü şüphesiz ki. Vahşetin paraya çağrısının
durdurulmaz tırmanışı, yara yıka ilerliyor. 6 bin canlık bir vahşeti bir kaç
saat içinde gerçekleştiren kafa, beyin, kör para bilinci, ülkede egemen,
iktidar. İstanbul’un kuzey ormanlarını, tam kalbinden keserek, yararak, yıkarak
geçen insafsız siyaset, bu kez Yırca’da hükmünü sürdürdü..
Kara siyaset ve dehşet,
Gemlik zeytin ülkesi ve insanları üzerinde esiyor.. Yerle yeksan edecekler.. Çal Dağı’nı yeşilinden soyup, kuş
uçmaz kervan geçmez kirli sarıya dönüştürüyorlar.. Katliam 500 bin ağaca doğru
gidiyor...
Kara düşünce,
Ankara’da esiyor.
Kondu-Kaçak
saray olarak esiyor...
Dünyanın en
pahalı uçağı olarak esiyor..
Ve dünyanın en
pahalı, en lüks, en korunaklı, en zırhlı ve her türlü saldırıya
karşı hazırlıklı özel yapım Mersedes olarak esiyor..
Yırca katlima,
6 bin canın bir kaç saatte infazı ile Ankara’daki dehşet görüntüler, birbirini
besleyen, destekleyen, kollayan, birbirlerine varoluş olarak bağlı, biri
olmadan diğerinin olamayacağı kadar açık..
Yırca cinayeti,
ülkedeki tüm cinayetleri anlamanın şifresidir..
Maden, inşaat,
bütün işyerlerinde ve gösteri meydanlarındaki tüm cinayetler..
Hepsi aynı
tezgahta dokunmaktadır..
Yırca’yı
unutmayalım.. Bu iktidarı da ve Kolin şirketi adını da..
Hiç bir zaman ve asla..
--16 Kasım 2014 / Bilim Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder