CBT Gündem
sayı 1402, 31 Ocak 2014
Geçen Perşembe- Cuma günlerini Ankara Üniversitesi
Rektörlüğü 100 Yıl Salonu’nda geçirdik. Prof. Dr. Bilsay Kuruç’un liderliğini yaptığı “21. Yüzyıl İçin Planlama” toplantıları kurumsal bir kimlik kazandı.
3.cüsü yapılan toplantının son ikisini izledim. Ana fikir ve soru: Türkiye 21.
Yüzyıla Nasıl Girecek? Türkiye, Kuruç’un deyimiyle, “yüklerini geride bırakarak bizi ileriye taşıyacak yol” nedir, nasıl
olmalıdır?
Temel fikir ise, 21. Yüzyılda bilimin yol göstereceğidir. Dünyanın bütün ileri gelişmiş ülkeleri,
bilimi ve teknolojiyi kullanarak yollarını açıyor. Türkiye’de iktidar
planlamayı tamamen terkederek, günlük, aylık, yıllık amaçsız politikalarla
ülkeyi yönetirken, ABD ve bütün gelişmiş zengin ülkeler, orta ve uzun vadeli
bütün programlarını bilimsel ve teknolojik gelişmelere odaklamış durumdadır.
21. Yüzyılı bilim biçimlendirecek.. O halde Türkiye buna ne kadar hazırlıklı?
Kuruç, geleceği planlamada esas görevin bilime, bilim
güçlerine düştüğünü, eğer bilimin böyle bir derdi yoksa, toplumun da hiç
olmayacağını söylüyor. Bu sözler de aslında daha çok bir sempozyum niteliğinde
olan 21. Yüzyıl İçin Planlama toplantılarının çerçevesini çiziyor: Bilimsel
güçlerin, Akademia’nın, 21. Yüzyıl’da Türkiye’nin izleyeceği yolun genel
çizgileri konusunda bir birikim yapması, stratejiler, planlar, programlar
önermesi… Dünyanın “merkez güçleri bilimi sonuna kadar kullanırken, çevre’ye
ise bilimi vermek istemiyorlar”.
Kuruç, bazı saptamalar yapıyor:
* Toplantılarda, insan, sayı değil nitelik olarak ön
plana çıkıyor. Genç nüfus ise bir şanstır ve iyi kullanılmalı.. Türkiye’nin
kuruluşunda ise bu genç insan kaynağı yoktu.
* En büyük sorun, cari açıktan ve döviz kaynaklarının
azlığından önce, niteliksel ve gelişmiş insan kaynaklarında olan açıktır.
Tabii, burada kadının toplumsal güç olarak sahnede eksik kalması en önemli
sorunlarımız arasındadır.
* Kadınlar, insanlar temel haklarını bilmiyor,
öğrenemiyorsa, toplumda temel haklar alanı da oluşmuyor.
* Dünyanın ileri güçleri 21. Yüzyıla nasıl bakıyor ve
ülkelerini biçimlendiriyor, biz kaynaklarımızı nasıl kullanacağız.. Türkiye’de
motorun gövde ve dişlilerinde nasıl yeni tasarımlar yapmalıyız? Kısa vadeli
iktidar sorunlarından kendimizi kurtarmalıyız. Uzun vadeli bir model, sistem
geliştirebilmeliyiz. Akademik merak olmadan bu başarılamaz. Bir gelecek
planlama iradesine sahip olmamız şarttır.
* Genç akademisyenleri de de buraya çekmeliyiz. Çıtayı
koymazsanız, zor bir Alana açılmayı göze almazsanız yarın için planlama
yapamazsınız.
***
3. Sempozyumun ilk oturumları insan ve planlamaya
ayrılmıştı. Arzu Çerkezoğlu’nun
yönettiği “İstihdam ve Kadın Emeği” oturumunda, Esin Ergin, Gülay Toksöz ve Seyhan Erdoğdu konuştu. Orhan Bursalı’nın yönettiği Eğitim ve
Bilimin Tablosu- Geleceği başlıklı ikinci oturumda, Rıfat Okçabol, Metin Durgut, Çağlar Güven ve İlter Ertuğrul sunumlarını yaptı. Taner Timur, bir bildiri ile katıldı.
“Kaynaklar. Sanayi, Bilgi, Model” başlıklı oturumu Mehmet Torun yönetti ve Mahir Gürbüz ile Yücel Çağlar sunumlarını yaptı. Ali Ekber Çakar’ın yönettiği sonraki oturumda ise Aykut Göker, Oktay Küçükkiremitçi, Serdar
Şahinkaya ve Halit Suiçmez,
ilginç konuşmalar yaptılar. Bu konunun üçüncü oturumuna Hikmet Uluğbay Başkanlık yaptı ve Cengiz Yalçın ile Özlem Yüzak
konuştu. Yavuz Ege’nin yönettiği son
oturumda Oktar Türel ve Gündüz Fıındıkçıoğlu sunumlarını
yaptı..
İki gün bir bilim, bilgi ve tartışma havuzunda keyifle
geçti. Kendimi yenilenmiş hissettim! Şimdilik ön haberini böyle verelim. Bilsay
Kuruç’la bir söyleşinin geçen pazartesi günü gazetemizde yayınlandığını, Serdar
Şahinkaya’nın Sol gazetesinde sempozyum haberinin yer aldığını ve 21. Yüzyıl
İçin Planlama sempozyumuna daha ayrıntılı olarak dergimizde yer vereceğimizi de
duyuralım.
***
REFİK ÜREYEN’İ KAYBETTİK
Geçen hafta teknoloji ve sanayi dünyamız, duayen
öncülerinden Refik Üreyen’i
kaybetti. Kendisini, Arçelik ARGE bölümünün başkanı iken yıllar önce tanıdım.
Koç’a ARGE’yi ısrarla getiren ve ARGE’yi kurumsallaştıran bir isimdi Üreyen.
Sonra İSO Katek toplantılarında birlikte olduk. Ulusal sanayi toplantılarında
görüştük, sunumlarını dinledim ve kendisinden her zaman öğrendim. Teknoloji
tartışma, ödül, tören, teknopark toplantılarının vazgeçilmez bir ismiydi. Bir
dostumuz onunla ilgili şöyle bir not geçti, onu paylaşayım:
“Kibar, insanı
hiçbir koşulda incitmeyen, her zaman dost kalan kişiliğinin ötesinde, Refik
Üreyen, Türk sanayisinde, birçok öncü kavramı ilk olarak yaşamış, öğrenmiş ve
öğretmiş birisiydi. Çoğumuzun bir teknoloji transferi simgesi olan “know-how”
deyişinden öteye geçemediğimiz dönemde, teknolojiyi kendi yaratmanın kilit
sözcüğü olan “know-why” deyişini sözlüklerimize katan, neyi neden yaptığımızı
anlamamıza yol açan öğretmenliği, çoğu başarılı insana yol gösterici olmuştur”.
Anısına sevgi ve
saygıyla…
Gelecek Cuma
yeniden birlikte olmak üzere…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder