Duyduğumuz
çatırtı sesleridir dedik... 2013’ü bile çıkartmayabilir, dedik.. Yerel seçimlere, Mart’a kadar uzanması zor
dedik..
Beklenen, ikinci dalga operasyon küt diye geldi hükümet darmadağınık
oldu. Genel seçimlerin erken erken yolu gözüktü.
Sevgili arkadaşım Mine
Kırıkkanat’ın dünkü yazısının G Noktası’nda, Hey Türkiye Nasılsın, kitabımdan yaptığı uzun alıntının sonu şöyle
bitiyordu “böyle rejimlerin günümüzde yıkılışları kaçınılmazdır da.
Uzun zaman almaz, merak etmeyin..”
Siyasi
yönü de olan maddi olaylara dayalı ciddi bir operasyon başlamışsa yarıda
kesilmez. Cemaat savcılarının torbasında bir atımlık barut olamazdı. Nitekim
gerisi geldi. Başbakan da “saldırılarını sürdürecekler” diyerek aslında
iktidarlarının daha soruşturulacak çok yönü olduğunu bir tür itiraf etmiş
oluyor.. Savcılık sorgulama istiyor, hükümet polisi uygulamıyor haberleri
yayılıyor.
İktidar
düşerse, o zaman görün, 12 yıllık keyfi yönetimlerin, hukuksuzlukların
soruşturma haritasını..
Bu olasılık, iktidara sımsıkı
sarılmak için en önemli nedendir..
Öyle
ki Başbakan iktidara yapışmayı, milli
mücadele savaşı ilan etti!
***
Başbakan’ın
dünkü konuşmasını yorumlarsak, iktidarına karşı olan herkesi adeta düşman ilan
ediyor.
Şu
denkleme bakın: Biz iktidarız = bizi millet seçti = bize karşı yapılan bütün bu
suçlamalar millete karşı yapılmış sayılır = o halde millete savaş açılmıştır =
milletin buna yanıtı milli mücadele savaşı ile olur..
Beğendiniz
mi?
Adeta
bir “iç savaş” çağrışımı var konuşmasında.. Tehlikeli sular, hem de çok
tehlikeli..
Bir
suçlama varsa yapılacak olan sessiz sedasız sonuçlarını beklemektir! Onu örtbas
etmeye yönelik her söz davranış ve müdahale, suçlamalara daha baştan haklılık
kazandırır. Başbakan bu yola girmemeli
Rüşvet
ve yolsuzluk iddiaları küresel komplo imiş, küresel sermayenin saldırısıymış,
büyüyen (yani yükselen gökdelenler ve betonlaşan ülke!) Türkiye’yi durdurmaya
yönelikmiş..
Hükümetinize
yönelik suçlamalar rüşvet ve yolsuzluk.. Dünyanın
her yerinde, bakanlara yönelik böyle suçlamaların “siyasi sonuçları” vardır. Örneğin bakanların değişmesi, hükümetin
düşmesi, istifalar falan.. Bunların hepsi, soruşturmaların doğal siyasi
sonuçlarıdır. Rüşvet ve yolsuzluk iddialarını, siyasi operasyon olarak
nitelendirmek, iddiaları örtbas etme
girişimi olabilir ancak..
Bir
hükümete arşı “siyasi operasyon”, rüşvet iddialarıyla olmaz,
siyasal girişimlerle olur..
Mesela
hükümet üyelerini kandırır ve istifa ettirirsin ve hükümeti düşürürsün.
Meclis’te
gen soru verirsin, hükümeti düşürürsün…
***
Başbakan’ın
iki has danışmanı, Yalçın Akdoğan ve
Yiğit Bulut, aynı gün Star’daki
yazılarında, “Mlli Ordu’ya komplo” kurmakla suçladı Cemaati.. Bunlar itiraftır,
subaylara karşı kurulan tezgahın, pırıl pırıl insanlara yapılan zulmün
itirafları..
Önceki
gün Ayşenur Arslan’ın Kanal
Sokak’taki medya programında bunu konuştuk. Üç yönü var bu yeni gelişmenin..
İlki, Cemaatin devlet,
yargı, polis vb içindeki örgütlenmesini “illegal yapılanma” diye savcılığa
havale etmesi.. Bu çerçevede, “Cemaat orduya yönelik kasıtlı operasyonlarını,
darbe yapacaklardı diye bize de yutturdular..” gibi bir gerekçe.. (Bu iki
danışmanın bu açıklamaları, davanın yeniden görülmesi hatta iptalleri için ciddi gerekçelerdir.)
İkincisi, iktidarın yolsuzluk
ve rüşvet suçlamalarıyla karşı karşıya kaldıkları büyük yalnızlığı delmek,
iktidarın çökmesini önlemek ve Cemaati yalnızlaştırmak için, ittifak
arayışları..
Üçüncüsü de, TSK’da hükümet
için tehlikeli olabilecek ciddi bir Cemaat örgütlenmesi varsa, Ordu içinde de
bir operasyon hazırlığı düşünüyorlar demektir.
Her
durumda, Silivri kısa zamanda hemen boşaltılmalıdır ve boşaltılacaktır…
***
Sonuç: Bu savaş durulmaz.
Bir taraf, her türlü önlemle bertaraf edilecektir. İki tarafın da gerekli
siyasi bedeli ödemeleri gündemdedir.
Silivri
yargılamalarındaki büyük haksızlıklar da, siyasi bedelin bam tellerinden
biridir..
O
günlere hızla geliyoruz..
RTE’nin
de, Deniz Feneri davasında olduğu
gibi, bu yolsuzlukları öyle kolay örtbas etmesi beklenmemeli.
Bütün rüşvet ve yolsuzluk iddialarını
reddederek saldırmak ve örtbas etmek yargıya öyle bir
müdahaledir ki.. sonuçları feci olur.
Ne
yazık ki Başbakan dünkü konuşmasında bunun işaretini verdi..
Ye
herro ya merro dönemine girdik..
Ama
ya herro ya merro siyasi bir yöntem ve iktidar olma biçimi asla değildir..
İktidarın bütün yasal zeminini ortadan kaldırır..
Sanki
Başbakan hızla yasal olmayan bir zemine kayıyor..
--- 26 Aralık 2013, Perşembe / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder