Ülkeyi yöneten
büyük bir kaostur.. RTE’nin ve iktidarının adıdır bu.. Büyük Fotoğrafı
görmezsek, olan-biteni sıradan, ne var yani, bu da geçer, cürmü kadar yer yakar
vb gibi sıradan ve birbirinden bağımsız olaylardan ibaret sanırız..
Hayır,
yaşadıklarımız bir bütündür ve herşey Büyük Kaos zincirinin birer parçasıdır!
Adanalıya gavat diyen, RTE’nin, kendisine müfettiş iken temiz raporu veren
valisi dahil.. Bunlar bir değil bin. Heryeri sarmış durumdalar, en tepeden en
alta... Vali mali, kaos makinesinin en uçtaki sıradan mı sıradan dişlilerinden
biridir.. 11 yıllık iktidar süresince hep görevini yapmıştır..
İktidar, ülkeyi
büyük bir kavga ve şiddetle yönetmenin adıdır. Her alanda ayrım, dışlama,
ötekileme... İktidar dost, karşı olanlar düşman.. Türkiye Menderes’in ülkeyi
vatan cephesi ve diğerleri olarak bölmesinin yepyeni çok daha kapsamlı ve daha
üst düzeyde, bu kez İslam adına kotarılan bir versiyonunu yaşıyor. İslam, din..
bunların hepsi iktidar için kullanılan birer alettir.
***
Arınç, Büyük Kaos’un
ve yaşayacağımız tayfunlu hortumlu büyük fırtınalarının farkına vararak mı
“özgül ağırlığını” ortaya koydu?
Ancak, muhatabı
tam bir kaya gibidir, çizilemez, döndürülemez, ikna edilemez..
Arınç’a “düşmanlarımızı sevindirmeyelim” bile
diyebilmektedir!
Düşman kim?
Milletin iktidar dışında kalan yarıdan fazlası..
İktidarı desteklemeyen herkes düşmandır.
“Biz aramızda çözeriz”in tek anlamı
var: “Arınç’ı ikna ederim...” Arınç’ı
aslında “ya orası ya burası”
seçeneğiyle başbaşa bırakan bir içsel yönü de var, bu ifadenin!..
Bir dava partisi
ve adamıyız.. Bu ne demek?
“Dava”sının ne
olduğunu anlamak için pratiğine bakın yeter. “Dava” adamı, davası dışındaki
herkesin defterini, kişi ve siyaset olarak dürmeye yeminli kişidir..
“Muhafazakar
demokrat” lafı son günlerde demeçlerden eksik olmuyor! Yaşanılan onca
demokrasi dışılığın, gayri meşruluğun üzerindeki şal olarak kullanılıyor.
Başbakan’ın ne
demokratlıkla ne de Avrupa’nın siyasal literatüründeki tanımına uygun
bildiğimiz muhafazakarlıkla ilgisi var! Şu muhafazakar
demokrat perdesini herkes bir kenarından tutup indirsin aşağı!
Burada sadece,
egemen İslamcı kültürün toplumda yaşayan en geri kalıntılarına dayanan, onları
kullanan, toplumda ilkel ahlak normlarını temel alan bir diktatoryal yönetim
tarzından bahsedebiliriz. Gayri meşruluk- meşruluk bunun dışavurumlarından
biridir.
Bunu kabul
ettirebilmek için savaşçı olmak gerekir. Akit/Vakit, bunun en iyi örneğini
sergiliyor. Hem iktidarda oturup kendisine “muhafazakar demokrat” görüntüsü
biçmek, hem de bu kisve altında ilkel normların savaşını vermek, bir kişilik
yarılmasını gerektirir..
Kaos
Yönetimi’nin diğer ayağında büyük bir
talan, soygun ve özellikle parasal konularda büyük bir yasadışı yönetim
var. Büyük bir yağmalama iktidarıdır bu aynı zamanda. Daha büyük diktatoryal yönetim ve yetkiler, ülke zenginliklerinin
yandaşlar arasında paylaşımının sürmesi için de gerekli bir şarttır.
***
Arınç, aslında,
doğrudan işin muhatabına, bir meşru iktidarın kaybedilmekte oluşunun alarmını
vermiştir. İş, bu kadar ciddidir. Kaos yönetiminin henüz doğuracağı büyük
fırtınaların altında, bütün ülke gibi, Arınç da kalacaktır. Bir sorumlu kişi,
buna ne kadar izin verebilir? Bu bakımdan, bence Arınç, bir dönüm noktasında çizgiyi
çekmiştir. Ya sorumluluğu üstlenecek ya da fırtınalara ortak olacaktır.
10 Kasım günü
seyrettiğimiz Gül- Erdoğan- Arınç fotoğrafında, Cumhurbaşkanı’nın, öyle
birbirinize küs durmayın sizi çekiyorlar anlamındaki sözleri,
yaşadığımız yönetim kaosunun ve yol açağı fırtınaların ayırdında olmamaktır.
Özetle, RTE,
sanırım Gül’ü de ve özellikle Arınç’ı da Büyük Kaos’un parçası yapmaya
çalışıyor.
Gelinen nokta,
yıllardır birbirine dost siyasi arkadaşlıkların, aralarında ortaya çıkan öyle
hemen çözülebilecek nitelikteki anlaşmazlık değildir. Olayın “Arınç’ın
duygusallığı” ile açıklamaya çalışmak, olayın derinliğini görmemektir.
Derin bir ülke
yönetimi krizidir. Arınç’ın bu uyarısında israrlı olup olmaması, kendi siyasi
kariyeriyle ve ülke sorumluluğuyla bağlantılıdır.
Kriz, bir RTE
krizidir. Arınç, Taksim Gezi Olayları
dahil, daha önce ortaya çıkan büyük yönetim krizlerinde geri adımlar atmış ve
büyük patronun iradesine boyun eğmiştir.
Büyük Patron,
iradesiyle herkesi ezip geçiyor.
Bunu salt bir
“onur” başkaldırışı olarak görmek hatadır. Kriz, doğrudan ülke yönetimi ile
ilgilidir, sistemiktir..
Türkiye Kaos
Yönetimi’ni nasıl aşacak, bakalım kimler hangi sorumluluklarıyla davranacak..
--- 14 Kasım 2013 / Bilim ve Siyaset / Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder