Hayır ben demiyorum, İkrami
Özturan diyor! Bugün siyaset yazacağıma, Silivri Kütüphanesi’nde biriken kitapları anımsatmakla daha hayırlı
bir işe soyunayım! (Balbay’ın Yargıtatör’ü de var, ama o sonra!)
Elveda’nın açılımı: ELbirliğiyle
Vatanında Esir Düşmüş Asker. Aslında Elveda’sı, diğer
yönüyle, Balyoz davasında yaşanan rezillikler nedeniyle hukuka, vicdana,
adalete ve insanlığa’dır.. Özel anlamda ise Balyoz’da yargılananların her biri
birer Elveda’dır, diyor yazar!
“Bizler bu davada herşeyden şüphe duyduk ve herşeyi sorguladık, ama
yaşamımızda bir değişiklik sağlayamadık, haksız tutukluluğumuz yılları
kovalıyor.. davayı hukuk yoluyla çözemedik, tersine hukuk dışı uygulamalara
maruz kaldık. Bizlere sürekli ‘yargı süreci devam ediyor, suçsuzluğunuz
anlaşılacaktır’ denildi. Halen bu
hayali kalkanın arkasına sığınılmaktadır.. Ancak masum bir insanın bir saat
bile cezaevinde kalması en büyük cinayet değil midir?”
Bizim en büyük gücümüz suçsuzluğumuzdur, diyor İkrami Bey.. Ne desem, boynum kıldan ince,
bilmez miyim bunu! Balyoz konusunda sarsılmaz inançları olanların gönüllerine
seslenebilmek ve bu inançları yıkmak çok zor olsa da, okur, İkrami Bey ve
diğerlerinin bu kitaplarını okuyarak ve yayarak, boş inançların yıkılmasına
yardımcı olabilir. Bir kişi iki kişi..üç kişi beş kişi.. Masumlara yardım etmenin en iyi yollarından biri, yazdıkarını
yaymaktır!
Tabii bir de, davanın üzerinden sahtekar perdeyi indirmenin önünde en
önemli engellerden biri de, davanın boşluğunu bildikleri halde, ordu
vesayetinin kırılması için masumların kellelerinin alınmasını zorunlu gören,
her devirde çok yönlü kullanışlı, aydın belkemiğini bir türlü kazanamamış
takımdır..
***
Bilgi’den yayımlanan kitabının girişinde İkrami bey diyor ki: “Haksızlıklarla mücadele etme sürecini
öğrenmek üzere saygın bir çaba göstereceklere kitabıma hoşgeldiniz diyorum.”
Kitabını da kimlere yazdığının bir listesini yapmış.. Bunlar arasında “yetmez
ama evetӍiler de var,
kendilerine duyurulur! Görmez gözler ve işitmez kulaklar da var!
Kurmay Albay İkrami bey, içeride
110 kitap okumuş (yaptıklarının listesini yazmış!). Bu okumalarının
izlerini de zaten Türk yazarlarından yaptığı şiir, öykü, düşünce vb
alıntılarından da görüyoruz. Oktay
Akbal’dan Sabahattin Ali’ye Rıfat Ilgaz’a kadar.. Kitabında “içeriyi”
anlatıyor bize.. Hasdal’ı gezdiriyor okura, avluda volta attırıyor, koğuşta
sohbet edip dertleşiyor. Dört albay, Faruk
Yarman ve Balanlı general ve
diğerleriyle yaptığı söyleşisine tanıklık ettiriyor! Balyoz davası ile ünlü Dreyfüs davası arasındaki benzerliklere
de bir bölüm ayırmış yazar!
Ayrıca, kitabın başında somut olaylara yer verdiği ve taaa 2000’den
başlattığı bir çizelge ile Balyoz’u kolay izlemeye çağırıyor okuru.. İlginç ve
öğretici, çünkü Orduya ve subaylara yönelik sahtekarca saldırılar 2000’den
itibaren internet sitelerinde başlıyor.. 2002 seçimlerinden sonra Başbakanlık
makamından ABD’ye yazılan özel mektupta, Hilmi
Özkök’le özel ve mahrem bir görüşme
yapılacağının bildirilmesine kadar.. (Ne görüştüler?!)
İlginç olan, Çizelge’nin sol tarafını oluşturan AKP iktidarının adım
adım gelişen adımlarıyla dolu olmasına rağmen, muhalefet veya Ordu açısından
çizelgenin sağ tarafının tamamen boş olmasıdır..
“Elveda” önemli bir belge! Lütfen okuyup okutalım..
“Kardak’ta Kahraman, Hasdal’da Esir”
İkinci kitabımız Deniz krm. Alb. Ali
Türkşen’e ait (Kaynak Yayınları). Kardak’ı çıkan SAT timinin kumandanı. Bu
kitap, diğerlerinden ayrı olarak Balyoz davasının belkemiğini oluşturan “Plan
Semineri”ne uydurulan sahte Balyoz Darbe Planı’nı destekleyici nitelikteki, bu
kez tamamen denizcileri imhaya yönelik Poyrazköy,
İkinci Poyrazköy, Amirallere Suikast, İkinci Amirallere Suikast, Kafes, Askeri
Casusluk, Fuhuş ve Şantaj gibi sahtekarlıkların, komploların nasıl
kurgulandığını ve uygulandığını anlatıyor.
Ali Türkşen’den SAT timi olarak Lucky-S uyuşturucu gemisinin ele
geçirilmesi ve Kardak’a yapılan çıkarmanın öyküsünü de okuyoruz…
Denizcilere kurulan tuzağın nasıl örüldüğü, “silah” gömülerinin nasıl
tezgahlandığı, komployu hazırlayan çetenin hangi yöntemleri izlediği,
komplodaki sahtekarlıkların ve delillerin üzerlerinin nasıl karartıldığı ve
gerçeğin araştırılmadığı, bir film gibi anlatılıyor kitapta.. Tabii, bütün
bunların savunma dosyalarında belgeleriyle birlikte varolduğunu da hiç
unutmayın. Silivri mahkemelerini bunların hiç biri ilgilendirmemiştir!
Türkşen soruyor: “Gömü
malzemelerinin bulunduğu Poyrazköy’de Amerikan Konsolosluğuna ait araç ne
arıyor?”
Kitaptan: “F tipi cemaat TSK’da
kadrolaştı mı? Yarbay Ali Tatar’ın vasiyeti.. Alevi personel hedete mi? TSK ne
hata yaptı, hatadan nasıl ödnrülecek?..”
Evet diyor, Türkşen, F
tipi cemaat elbette orduda… ve Ordu’daki değişikliklerin hepsi cemaate
yaramaktadır.. Yeni bir türk Deniz Kuvvetleri kurulmaktadır..
Silivri Belgeliği giderek
büyüyor…
Bakalım bu belgelikteki
gerçeklikler, yakın gelecekte kimlerin başında nasıl patlayacak…
--- 5 Mayıs 2013 Pazar / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder