Kısa planı, yani RTE’nin kafasındaki kısa-siyaseti
biliyoruz, bu temel gerçeğin üzeri karartılamaz: Tasarladığı yeni anayasayı referandumla bu millete kabul ettirmek
için ve arkasından Başkanlık Seçimi için uygun ortam yaratmak.. Bu kadar basit
ve sade.. Bu uygun ortamın
yaratmanın anahtarı olarak PKK’lıları “ülke
dışına çıkarmak” olarak tanımlandı. Erdoğan’ı şimdilik bunun dışındaki,
sonraki olasılıklar/gelişmeler fazla ilgilendirmiyor.. Olayın sonrası ile,
hayalindeki Başkan’lığı elde edince ilgilenecektir!!!
Bu, 2010 yılı seçimlerinden önceki RTE siyasetiyle de
örtüşmektedir. O zaman da ateşkes 5 aydan fazla sürdü. Bunun da siyasi nemasını
yedi.. Sonra ise PKK ve BDP’lileri “asmaya” kadar vardırdı işi!
Şimdi ise seçimler öncesi yeni bir “ortam sakinleştiricisi” olarak, İmralı’da daha kapsamlı ve APO-RTE
karşılıklı iradesi ile, “PKK aktivistleri”nin
Türkiye-Kürdistan savaş cephesinden çekilmesi “cihazı” çalıştırılıyor..
Bu nasıl olur, denetlenebilir midir, gerçekten elde gerçek
bilgi/veri olacak mıdır.. “Silahlı gücün” varlığını Kuzey Irak / Suriye’de
sürdürmesini RTE nasıl denetleyecektir... Bu gücün, değişecek olası başka
siyasi koşullarda Türkiye’ye geri dönmesini ülkede hangi güç
engelleyebilecektir.. Öyle bir güç burada var mıdır.. “Silahlı gücün”
kentlerdeki adamları ne olacaktır... PKK’nın bütün silahlı güçlerini ve
hücrelerini ülkeden geri çektiğinin kanıtlanabilir bilgisinin kaynağı, tek
başına PKK mı olacaktır? (Çektik işte
kardeşim bana inan, gerisini merak etme sen!)
Bunları tartışmanın anlamı yoktur. Yoksa barışa ihanet
içinde olursun... Zaten bu noktanın iktidarı da pek ilgilendirdiğini düşünmüyorum. Önemli olan, seçim süreçleri boyunca silahların susması ve
“cephe” savaşlarında askerin ölmemesidir! Anasının
babasının yedi sülalesinin oyu RTE’ye lazımdır!.. Şu süreç geçsin, gerisi
Allahkerim..
***
Ama şimdiki RTE/İktidar-APO anlaşması kapsamlı
gözükmektedir, siyasi, ideolojik ve
coğrafi bir yapıya sahiptir.. Zaten işi ciddiyete ve iradeye bindiren de
ikili arasındaki bu resmen mi desem, zımni mı, yoksa gizli mi veya palavra mı,
bilemeyeceğim, var mı yok mu, bilinmeyen bu “anlaşma”dır (Apo’dan öğreniyoruz
bunu!). Ama ortalıktaki duruma göre, bu anlaşma Türkiye’nin yapısını değiştirecektir.
Sessiz sedasız, Güneydoğu’da ilan edilmemiş bir Kürt devlet yapısı söz
konusudur. RTE, anlaşma gereği bu yapıyı güçlendirici önlemler alacaktır..
Yoksaa.... En azından “iki eyalet”li bir yapı oluşmaktadır: Türk eyaleti ve Kürt eyaleti!!! Pardon,
Kürt eyaleti bellidir de öbürü tartışmalıdır..
Ertuğrul
Özkök bu
kez bizlerin yazılarını falan ileri sürmeden durumun fotoğrafını çekti ve işin ayrılık
sürecine yöneldiğini, “adil
barış” adı altında bir bölünmenin başladığını yazdı. “Türkler”e de bir
parmak bal dağıtarak Türk Milleti lafının anayasada
yer alacağını ve merak edilmemesini müşdeledi!! Işın Çelebi ile bölünmenin nereden olması gerektiği tartışmasına
bile girdi. Işın bey asla Dicle ve
Fırat’ı, GAP’ı vermemiz mümkün değil, diyormuş.. Özkök ise adil barışın
gereği neyse o yapılsın diyor(muş- mu yoksa?!)
Arkadaşlar, GAP’ı
verelim mi yoksa diretelim mi? Diretme olasılığı var mıdır?! Nereleri gözden
çıkartacağız.. Hadi bakalım...
***
Özkök’ün yazısından anlaşıldığına göre, ortalıkta eh bir
sorun gözükmüyor , yani meseleler çözülmüş de haberi yok milletin.. Pardon bu
konu milleti ne kadar ilgilendiriyor, merak eden de yok! Millet biziz,
ortalıkta yazıp çizen ve konuşanlar, siyaseti uygulayan zevat..
Ama Özkök, epey geride kalmış, tartışmanın dışına düşmüş,
halledilmiş bir konuyu sanki güncelmiş gibi yazmış. Eh leyleği havada, şu
sırada kimbilir hangi coğrafyada görürsen, olacağı buydu:
Tartışılmakta olan Güneydoğu’nun Kürt devlet yapısına
dönüşmesi değil! Kürt eyaletinin adı
sanı bellidir de, ama “Türk” eyaletinin kimliği ve ne olacağı belli değildir,
karışıktır..
“Türk eyaleti”nde
Türkler, Kürtler, Çerkezler vs yaşamaktadır.. Kırk millet.. Bu nedenle, buraya Türk Eyaleti denmesinin de ürkütücü büyük sakıncaları vardır..
Esasında tartışılan konu “Batı Cehpesi’ne”, buraya
ne diyeceğizdir. Bu aşamaya geçildi. Esas bölünme tehlikesi bu “yaka”dadır!
Bu tehlikeyi önlemek için de, Türk, Türklük, Türk bayrağı,
Türk milleti vb gibi, “Türk ırkçılığını”, Türk devletini, Türk egemenliğini vb
çağrıştıracak kavram, simge vb’lerden de kaçınılması hızla gerekmektedir..
Yoksa, “bu yaka”da da alimallah büyük bölünmeler, parçalanmalar olur... İşi
çözürken, bir hamlede hepsini halletmek gerekir.. SK, yani ordu sorunun tam
çözümünde ülkenin güvencesidir!
Zaten Türk Bayrağının renginin, adının sanının da
değiştirilmesi, Patron’un Adamları
arasında tartışılmaya açılmıştır.. (*)
Evet, “Batı Eyaleti”ne
bir isim arıyoruz..
Haydi bakalım, yaratıcılığınızı çalıştırın!!! (**)
---
(*) Patron’un Adamları’ndan bazıları, “bize kim böyle görev
verse koşa koşa gideriz” diyerek, zorluklarını izah edici, gerçekten de
Patron’un adamı olmadıklarına yemin billah edici açıklamalar yapıyorlar! Kim
atadı seni kardeşim, millet mi, patron mu?
(**) Bu bir “Bu iktidarı Ne Yıkar?” 5.yazısıdır,
başlıkta yok diye yanılmayın J)
-- 25 Nisan 2013 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder