CBT Sayı 1340, 23 Kasım 2012
Geçen haftaki yazımda
“Üniversiteleri medrese ve fakülteleri
de mektep yapalım, imam hatip ders programını da bütün okullara özellikle askeri okullara yayalım” diyen,
Kırklareli Üniversitesi Fen- Edebiyat Fakültesi Dekanı Teoman Duralı meğer Hükümetin Türkiye Bilimler Akademisi’de atadığı
“seçkin bilim adamları”ndan biriymiş. Nasıl atladık ve araştırmadık!?
“SolHaber” yazdı! Tabii ya! Bu kadar parlak düşünceli profesörleri hükümetin
atlaması mümkün olabilir miydi! Böylece Hükümet TÜBA’sının bileşimi de giderek
daha çok netleşiyor! Artık YÖK mü atadı yoksa TÜBİTAK mı, pek de önemi yok.
Bu arada söz TÜBA’dan
açılmışken: TÜBA her an uluslararası bilim camiasından dışlanabilir. Üyeliklerden
atılabilir.. Gelişmelerin o yönde olduğunu belirtelim.. Biliyorsunuz
dergimizide önceki sayı Avrupa Ulusal Bilim Akademileri Başkanı’nın Cumhurbaşkanı Gül’e gönderdiği mektubun
haberini vermiştik. Mektupta özerk ve bağımsız bilim akademisi unvanını yitiren
TÜBA’nın bu haliyle bilim akademisi olarak sayılamayacağı beirtiliyordu!
Bir de, geçen ay
karşılaştığım bir TÜBA yöneticisi ilginç bir olay anlattı. Akademi,
uluslararası bir bilim çalıştayına katılacak. Eski TÜBA zamanında kararlaştırılmış
ve TÜBA’nın da içinde olduğu önemli bir uluslararası organizasyon… Toplantı
zamanı geliyor, TÜBA’yı temsilen bir üyenin gönderilmesi gerekir.. Yoksa “kendi
pişirdi ama yemeğe katılmadı” gibi komik bir durum ortaya çıkacak..
TÜBA’dan, artık istifa
etmiş eski yöneticiyi arıyorlar ve soruyorlar: “Hocam, bu toplantıya gitmesi gereken kişinin/üyenin yabancı dil bilmesi
gerekiyor mu?”
Ne desek hafif kalır..
dil bilmeyen bir TÜBA üyesinin gitmesi mi söz konusuydu, yoksa TÜBA
hizmetlilerinden birisini mi göndermeyi düşünmüşlerdi?
***
Bu arada, TÜBİTAK’ın
açıkladığı ve tartışmaya açtığı yeni YÖK yasa taslağı için, yöneticilerin büyük
üniversitelere ziyareti ve öğretim üyeleriyle toplantıları sürüyor. Geçen
hafta, Üniversite öğretim Üyeleri
Derneği’nin düzenlediği ve YÖK Başkanı Çetinsaya’nın
katıldığı Boğaziçi Üniversitesi’ndeki
toplantıyı ne yazık ki izleyemedim..
Öğretim üyeleri eleştirilerinde yeni taslağın özgürlükçü olmadığı
konusunda epey eleştiri yöneltmişler! Tabii burada önemli olan, YÖK’ün bütün bu
eleştirileri ne kadar dikkate alacağı, eleştiriler doğrultusunda yasa
taslağının ana ilkelerinde değişikliğe gidip gitmeyeceği.. Ben sanmıyorum.. Bu
geziler öğretim üyelerini ikna turları gibi daha çok!
***
Şimdi Ege
Üniversitesi’nde yapılan YÖK toplantısından bir izlenim:
“YÖK
Başkanvekili Şaban Çalış üniversitemizi ziyaret etti, daha doğrusu edemedi,
çünkü bilgilendirme toplantısı yeri üniversite kampüsünden, şehrin ortasındaki
AKM Kültür Merkezi’ne alındı. Onlarca resmi ve sivil polis ve aşırı güvenlik
önlemleriyle salona girdik. 2 000 kişilik Ege Üniv. öğretim elemanlarından en
fazla 200-250 kişi vardı.
Çalış,
tam 45 dakika hiç bilgilendirme içermeyen bir konuşma yaptı, gaz alma
konuşmasıydı! Soru-cevap istemediğini sadece görüşlerimizi dinlemek istediğini,
kameraların da her şeyi kaydettiğini söyledi, bunun ise gözdağı ya da tehdit
olmadığını açıklama gereği duydu. Ardından 1,5 saat hiç not almadan ve hemen
hemen hiç bir yorum yapmadan salondan gelen görüşleri dinledi..”
***
Ege
Öğretim Elemanları Derneği de görüşlerini açıkladı: Bildiri,
varolan durumu özetliyor ve şu düşünceleri dile getiriyordu:
“EGÖDER,
hazırlanan bu yasa tasarısı önerisinin yükseköğretim sistemimizin somut
ihtiyaçları, toplumumuzun talepleri dikkate alınmadan, bilim-bilim insanı ve
toplum yararı merkeze konmadan, özellikle siyasetin ve sermayenin
beklentilerine yanıt verme kaygısıyla düzenlendiğine, şeffaf –katılımcı–bilimi
ve ortak aklı önceleyen bir anlayışla kurgulanmadığına, çıkış noktasının ve
ardındaki örtülü nedenlerin yeterince ve gereğince tartışılmadığına
inanmaktadır.
EGÖDER için, üniversitenin temel misyonu
açıktır: yerel ve evrensel gelişime katkıda bulunma, bilim-düşünce- teknoloji
üretme, yaygınlaştırma ve topluma-insanlığa kazandırma… Üniversitelerimizin bu
i.levlerini layıkıyla yerine getirmeleri için akademik özgürlüğe, idari ve mali
özerkliğe, kamusal finansmana kavuşturulmasını ve bunların güvence altına
alınmasını ön koşul olarak görüyoruz..”
***
Evet, gelecek
Cuma yeniden buluşmak üzere..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder