Başbakanın dünkü konuşması hepimizin geleceği
açısından tüyler ürperticiydi, korkutucuydu, derin endişe vericiydi... Apaydın Kışlası, Anayasa’yı çiğneyen
iktidarın gizli politikasının ürünü olduğu bütün çıplaklığıyla ortaya çıkınca,
bütün hiddetiyle CHP’ye yüklendi; Suriye iç savaşına operasyonel olarak daha
fazla karışacağının işaretlerini verdi!
RTE iç savaşta ölenler üzerine bazı
rakamları, Esad’ın cinayetleri olarak verdi.. Peki, AKP iktidarının Suriye’ye
yönelik fiilen desteklediği şiddet politikası sonucu olarak bu ölümlerdeki payı
nedir? Yüzde 10 mu, yüzde 20 mi, yüzde 30 mu? Kaç bin Suriyeli’nin ölümünde
iktidarın parmağı var? Bu iktidarın cihat politikasının, anlayışının bir sonucu
mu? Her ne kadar biz mezhepçilik
yapmıyoruz dese de, iktidar ve kalemlerinin Esad rejimini Arap Şiiliği
olarak nitelendirdiği, Esad’a karşı AKP- Suudi- Katar Sünni Mihveri oluşturduğu
bilinmiyor mu?
RTE, Şam’da şiilerle omuz omuza namaz
kılacaklarını ilan ettiğine göre, Türkiye Esad rejimini yıkmak için daha büyük
bir karıştırıcılık rolü üstelenecek demektir..
CİA Başkanı ile MİT ve iktidar arasında,
Suriye’ye yönelik hangi yeni operasyonel planların kararlaştırıldığını CHP sormalıdır..
Sadece Suriye’ye karşı değil, aynı zamanda İran’a karşı da nelerin
kotarıldığını bilmek istiyoruz.
Başbakanın bu konuşması, zor durumdaki bir
insanın ya herro ya merro diyerek, gittiği
yere kadar gider anlayışıyla, maceracı
bir insanın tutumuu benimsiyor
Uluslararası alanda, hele hele ABD gibi
emperyalistlerin Ortadoğu’daki planlarını gerçekleştirmeyi üstlenen bir
politikanın, ülke açısından, komşu ilişkileri ve ahlak açısından varacağı yer,
koskoca bir sıfır bile diyemeyeceğim. Türkiye’nin ufalanmasıdır.. İktidar, bu
politikayla, en büyük titizliği gösterdiği ekonomik
dengeyi sürdürmenin de mezarını kazıyor.
RTE’nin dünkü konuşması, o ve benzer
koltuklarda oturan politikacıların mangalda kül bırakmayan tutumundan farklı
değildir.. Oınlara kısaca baksa kendini görecektir..
***
RTE, Suriye’de girdiği çıkmaz
çetrefilleştikçe, PKK saldırdıkça otoriterleşiyor, sinirleri tepe yapıyor. 10
yıl önceki RTE’nin fiziği ile bugünü karşılaştırın, bunu sadece yaşlanmanın
sonucu olarak nitelendiremezsiniz. Derinleşen yüz, göz, alın çizgileri,
uzlaşmaz ve giderek otoriterleşen bir insanın tasviridir.
İktidar, güllük gülistanlık bir yakın
gelecekte seçimlere gitmiyor. Tam tersine, bütün sorunların giderek ağırlaştığı
bir üç yıla girdik. Bu üç yıl, bugünden itibaren, iktidarı çökertecek, RTE’yi
bitirecek bütün olasılıklara- potansiyele sahiptir.
Yerel seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri,
genel seçimler... Hiç de AKP ve Erdoğan için geçmiş seçimler gibi yağdan kıl
çeker gibi geçmeyecektir.. belki de hiç geçmeyecektir.
RTE, bu nedenle, özellikle Suriye konusunda
acele ediyor: Esad’ın çok acele
yıkılması gerekir.. Bu ülkemizin doğrudan bir sorunu değildir, RTE’nin
sorunudur! CHP’nin ve savaşa karşı bütün
sivil güçlerin özellikle iktidarın ve emperyalist güçlerin Suriye politikasını
adım adım izlemesi, gizli olup bitecek herşeyi görebilecek, haber alabilecek ve
topluma sunacak bir Suriye Ofisi kurmaları gerekir.
CHP, Antakya’da tam yoğunlaşmalıdır.. CHP her
alanda sahada olmalı, büyük seçimler zamanına girildi.. Hepsi için şimdiden
taktik ve stratejki bütün hazırlıklarını tamamlamalı.. Öyle bir şey gören var
mı? Cumhurbaşkanlığı konusunda Kılıçdaroğlu ve yakın kadrosu ne düşünüyor?
Bütün bunlar gizli mi?
***
Yeniden RTE’ye dönersek.. Yakın geleceğe
yönelik nasıl bir davranış sergileyecek? Daha otoriterleşecek mi, medyayı ve
kamuoyunu güdecek ve toplumu denetleyecek yeni girişimlerde bulunabilir mi?
Açıktır ki gündemdeki sert konular, RTE’yi
buna zorlamaktadır.
Ama öte yandan seçimlerin gündemi ve
uluslararası kamuoyu ise, RTE’yi “demokratik görünümlü” olmaya zorlamaktadır.
Uluslararası medyanın RTE’ye yönelik
eleştirilerinin da arttığını görüyoruz.
Bu açıdan bakıldığında, demokrasi talebi, RTE’nin otoriterleşme eğilimini dövecektir, ve RTE de
buna boyun eğecektir, düşüncesindeyim..
Medyamıza daha dengeli bir nefes alma
fırsatının doğduğunu görüyorum.. Duyururum.
-- 6 Eylül 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder