Deniz
Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ı bugün anıyoruz; hele büyükten küçüğe türlü
çeşit iktidar müstebitinin ülkeyi zorbalığın pençesi altına aldığı bugün,
onların cesaretine, direncine, özverisine mücadele ruhuna bu ülkenin ihtiyacı
var.
Hepimiz kendimizce bir anma yapalım.
Sağolsunlar, varolsunlar, yaşasınlar...
Zülfü’nün “Yiğidim aslanım burada yatıyor,” türküsünü dinlemenin,
mırıldanmanın veya bağırarak söylemenin zamanlarındayız. Yüreğimizin en
derininden yükselen ve boğazımızda düğümlenerek hançeremizden dışarı patlayan
bir sesle!
***
Yaşamın fiziksel bir şey olmadığının en somut
halini Çanakkale’de görmüştüm.
Orada şehit olanların hepsi, taşlarda,
anıtlarda, duvarlarda, kitaplarda, defterlerde, belleklerde, nesilden nesile
yaşayıp gidiyordu. Deniz, Hüseyin ve Yusuf gibi.. ve diğer devrim şehitleri
gibi...
Hayata bakın! Denizleri ve arkadaşlarını öldürenlerin hepsi de çökerek yokoldular...
Demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin üzerine durmadan gidenler...
Öldürerek, işkence ve baskı yaparak, sola, devrimcilere bitmez tükenmez bir
kinle saldıranların hepsi, birer birer çöktüler..
Kimler, hangi partiler, hangi siyasi
liderler, hangi generaller olduklarını 12 Mart öncesinden başlayarak bir bir
sayabilirsiniz.
Kendileri çöktü ve yokoldular.
Partileri çöktü ve yokoldu..
Orduları çöktü...
Hayat, hepsinin üzerinden buldozer gibi
geçti!
***
Şimdi "Merkez Sağ" için yeni bir şey söylüyorum: Eğer namusuyla, edebiyle, ülke yararını,
insanların yararını, yoksullarını yararını sürekli gözetselerdi.. Yağmacılık
yapmasalardı... Demokrasiden asla ve asla vazgeçmeselerdi.. Siyasi hırslarına
yenilmeselerdi ve hayatlarını solu ezmek için harcamasalardı.. Hep birlikte
büyüyerek bugünlere gelebilseydik..
Bugün kendileri de, başları dik,
geçmişlerinden gurur duyarak “yaşıyor” olurlardı!
İdamlarla,
zulümle, aslında kendi sonlarını da hazırlamış oldular.. Sol acı çekti,
Denizler birden öldü, devrimciler birden vuruldu ve öldü, ama iktidar sahipleri
ise acılar çekerek uzun sürede bittiler..
Denizler yaşıyor, yaşayacak ve her zaman bir
mücadeleye kıvılcımlık edecekler.
Can
Dündar
işte Deniz’in belgeselini yaptı, arkadaşlarının anlattıkları üzerine inşa etti
geçmişi. Bugün Ataşehir Belediyesinin Denizler adına inşa ettiği parkta anılacaklar..
Teşekkür ederim kendi adıma. Daha onlarcası yapılacaktır..
Denizlerin yanısıra, o günden bugüne çöken
Demirellerin, Özalların iktidar ve partilerinin de nasıl yokolduklarının
belgeselleri yapılmalıdır!
Çünkü demokrasisizlik, özgürlüksüzlük,
hırsızlık ve yağma siyaseti, halkına uşaklık yerine sürekli dışarıya uşaklık,
kimseyi yaşatmaz bu ülkede! Geride sadece acı, lanet, yoksulluk ve zavallılık
bırakır.
***
Duyuyor musunuz, ey iktidar sahipleri!
Bugün yokolan parti, iktidar ve liderlerin
arkasında dün de “millet” vardı! Tıpkı sizinki gibi!
Ey iktidar ve adamları, sizler de bugün
zulmediyorsunuz.
Ama, İktidar hiç bir zorbaya yar olmamıştır!
Bütün “büyük” saydığınız alanların hepsini
ele geçirdiniz.. Bütün makamlar sizin.. Bütün Ordu sizin.. Bütün eğitim sizin..
Bütün okullar sizin gibi... Neredeyse bütün medya sizin... Neredeyse bütün iş
dünyası sizin.. Bütün üniversiteler sizin.. Bütün adalet ve yargı sizin..
Hepsinde istediğiniz gibi at
koşturuyorsunuz.. Bir uçtan diğer uca!..
Elinizde kamçılar, vurarak, yıkarak, içeri
atarak..
Büyük bir kinle, garabet hukukunuzla
cezalandırarak.
Arkadaşlarımızı içeride tutuyorsunuz..
Subaylarımızı içeride tutuyorsunuz, bilimcilerimizi içeride tutuyorsunuz..
Gençlerimizi, hele o gözümün bebekleri üniversitelilerimizi içeride
tutuyorsunuz..
Dur durak bilmiyorsunuz, yeter demiyorsunuz..
İnsan sevgisinden, hukuk saygısından, adalet
duygusundan tamamen arınmışsınız..
Gözleriniz dönmüş, faltaşı gibi dışarıda,
boğazınız düğüm düğüm, durmadan bağırarak çağırarak, parmak-yumruk-polis-
savcı- hakim sallayarak milletin üstüne!..
Yetmiyor, hep dahasını istiyorsunuz!
***
Şimdi de, aşağılara doğru iniyorsunuz..
İnsanların tek tek özel yaşam alanlarına..
Fazıl
Say’a
kadar..
Genelkurmayınız ve Başbakanınızla birlikte, Bekir Çoşkun’un üzerine geliyorsunuz!
Varsa bir sözünüz, düşünceniz, eliniz kalem tutar elbette.. Yok hayır, yokedici
büyük gücünüzle, tek tek insanların üzerine geliyorsunuz..
Tiyatrolara kadar indiniz.. tek tek
sanatçılarla, tek tek sanatlarla, tek tek varoluş alanlarıyla uğraşmaya
başladınız..
***
Denizler yaşayacak..
Zulmünüz ergeç batacak..
-- 6 Mayıs 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder