Şöyle bir denklem kurmuştum yazılarımda,
geçerliliğini sürdürüyor, üstelik fazlasıyla ve daha da netleşerek: Erdoğan ve iktidarı içeride şiddeti
arttırdıkça, iktidarına destek için bağlı oluğu güçler karşısında
teslimiyetçiliğini arttırmak zorundadır.
AKP iktidarının, desteğini aldığı ve almak
zorunda olduğu bir numaralı güç, şüphesiz ABD’dir. ABD hala belirleyicidir,
ekonomik ve siyasi destek (ülkeye para akışının sürmesi) ve AKP iktidarının
istikrarı anlamında. Kontrol ve güç orada, henüz ve hâlâ!
Avrupa da önemlidir, ama kısa dönemde çok da
önemli değildir. Avrupa Parlamentosu (AP) iktidara karşı eleştirilerini
arttırdı. Utku’nun dünkü dikkat
çekici haberinde belirttiği gibi, cemaatçilerin lobilerine rağmen, Silivri
yargılamalarında sahtekar veya senaryo belgeler konusu on Türkiye raporuna
girdi!
Sedat
Ergin,
dün raporu özetlemiş, AP eleştirilerini bir doz yükseltti. Ama bu uyarıların,
şimdilik, AKP’ye karşı bir yaptırım
aşamasına gelinceye kadar Erdoğan’a sinek vızıltısı etkisi yapacağını
varsayabiliriz.
Peki Cemaatçiler neden çırpınıyor, aman
Silivri konusu rapora girmesin diye?
Yanıtı içinde, ama yine de belirtelim: a)
Sahte belgelerin izi onlara çıkıyor; b) AB, Cemaatçilere Avrupayı dar edebilir!
Bavulcu’nun çırpınışlarına bakın anlayın. “Balyoz’un sahteliğini belgelen
raporlara karşı başlattığı “Külliyet yalan” yazı dizisi bile kurtaramamaz
kendisini, daha 10 yazı yazsa bile..
Dani
Rodrik’lerin internet sitelerinde “bilimsel titizlikle” ve “belgelere
dayanarak” verdikleri anında yanıtları izleyiniz lütfen..
Eminim ki, Dani Rodrik’lerin Balyoz ve
Gerçekler’ini en iyi izleyenlerin, Silivri savcı ve mahkemeleridir. Ama şu
ruhla bakıyorlardır: Acaba bugün hangi
sahtekarlığı yine ortaya koyup bizi zor durumda bıraktılar!! Ellerinden
gelse, aslında, Silivri yargılamalarından önce Rodriklerin bu sitesini
yargılayıp mahkum etmeyi tercih ederler!
***
Baştaki
denkleme dönelim: İktidar, şiddetin en alasını gösterdi Ankara’da eğitimcilere karşı..
Bu şiddet, iktidarın karayüzünü sergileyen yüzlerce örnekten biri. The
Economist dergisi, Erdoğan ve iktidarının zalim karakterini vurgulayan makale
yazıyor! Ama kime ne?
İktidar, içeride zulmünü arttırdıkça, dışta ABD’ye de hizmetini artırmak zorundadır.
Hem içeride şiddet uygula ve insan hak ve
özgürlüklerinin her an içine et; hem oe dışta ABD’nin Ortadoğu’da senden
istediklerini yerine getirme..
Bu ikisi olmaz.
Olursa, “iktidarı
yıkılacak ve değiştirilecek bir islam ülkesi”ne dönüşürsün.. Bir “Ankara Baharı” gündeme gelir...
Suriye ve İran’da yapılacak bunca iş varken,
“tarafsızlık” ayaklarına yatmana izin vermezler! Kullanırlar! Kullanmak en
tabii hakkıdır ABD’nin! Çünkü, adamların demedi mi ki, “lütfen, süpürmeyin kullanın,” diye! Bu söz üzerine düşündüler
taşındılar, galiba en iyisi bu yöntem kararını aldılar!
ABD insanı hiç boş bırakmaz.. Büyükelçisi iki şey yaptı:
İlki, Dink’in eşini, CHP liderini- ekibini,
Şener’i, Pavel’i, ödül bahanesiyle törenle rezidansında kabul etti.
Bu mesaj AKP’ye idi: Bak kardeşim İran konusunda ayak
sürüme, beni de sana seçenek yaratma durumunda bırakma!
Üç dört gün sonra da büyükelçi, İran’a ambargolar konusunda ne yapacağınıza
karar verin dedi. Hemen ertesi gün İran’dan alınan petrolün yarı yarıya
azaltılması kararlaştırıldı!
Al-ver, destekle-desteklememe ilişkileri bu
kadar basit düzeyde seyrediyor!
***
Erdoğan ve adamları, tıpkı hemcinslerinin (DP
ve devamcıları) yaptığı gibi, ülkeyi, ABD’nin çıkarları için yeniden ileri
karakol – cephe ülkesine dönüştürdü..
O zaman Rusya hedefti.. Türkiye üzerinden
atom savaşı pazarlıkları yapılıp durdu!
Bugün ise Ortadoğunun cephe ülkesi olduk!
“Suriye’de
işin ağırlığı sana düşüyor” diyorlar.. Tıpkı filmdeki gibi: “Emredersin komutanım!”
Suriye ile savaş durumuna geçilmesinin
karşılığı olabilir mi, Merkez Bankası
hesaplarındaki “net hata ve
noksan kalem”ndeki, kaynağı ve nedeni açıklanamayan 13 milyar dolarlık
fazlalık? Öyle ya, Suriye’den uğranılan kayıpların, iltica eden Suriyelilerin
barındırılmalarının, ülkesine ihanet içindekilerin burada beslenmeleri,
silahlandırılmaları vb nin karşılığını istemiş olabilir, tüccar iktidar!
Bakın, dünyada başka hiç bir ülke, bizim
iktidar kadar, Suriye’nin yıkılmasına, parçalanmasına, Suriyelilerin birbirini
öldürmesine çaba sarfetmiyor!
Bu iş Ankara’ya ihale edilmiş durumda!
Toparlayalım: Bu hizmetini
arttırarak sürdürdüğü sürece, içeride gaddarlaşabilirler, İslam ve din adına
ortalığı kasıp kavurabilirler, eğitimde 20 milyarlık ihalesiz siparişler
verebilirler..
Halkını coplayabilir, biberleyebilir, gözyaşı
gazı ile bombalayabilir, copla yerlerde süründürebilir..
Varsın yabancı dergiler “iktidar zulmü”nden
bahsetsinler..
Bu gidişat, Erdoğan’ın sonunu getirecek
gelişmelerin de yolunu açacaktır.
-- 1 Nisan 2012 Pazar / Bilim ve Siyaset- Orhan Bursalı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder