SAYFALAR

21 Ocak 2012 Cumartesi

TÜBİTAK, Evrim ve Başbakan’ın konuşmasındaki Yanlışlıklar


TÜBİTAK’ta yeni bir yönetim işbaşına geldiğinden beri, karınca kararınca izlemeye çalışıyorum. 27 Aralık 2011 tarihinde, Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu’nun toplantısında, yeni Başkan bir sunum yaptı, Başbakan da konuştu. Daha sonra Prof. Yücel Altunbaşak Ankara’da gazetecilerle buluştu. Onlara da bir sunum yaptı..
Şüphesiz, gazetecileri bilgilendirmek önemlidir. Gecikmiş bir görevdir hatta. Popüler bilim gazeteciliği ülkemizde gelişmiş değildir. Gazetelerin “bilim editörleri” yoktur. Oysa Türkiye’nin bilim ve teknoloji üreterek ekonomide ciddi bir çıkış yakalayabileceği olgusunu tüm topluma mal etmek gibi ciddi bir meselesi var ülkenin.
Basından izlediğimiz kadarıyla, Başkanın gazetecilere anlattığı “projeler” epey şov koksa da, Darwin Kuramı hakkında ne düşündüğünü soran gazeteciye verdiği yanıt “en önemli haber” olarak medyaya yansıdı: "Türkiye'nin birliğe ihtiyacı var. Uçak füze diyoruz. Bunlara odaklandık. Evrim teorisine inanan var inanmayan var. Birlikteliğe daha çok ihtiyacımız var.”
Evrim teorisinin, sadece biyolojinin değil neredeyse bütün bilimlerin az veya çok, belkemiğini oluşturduğunu, başarılı bir bilimsel bir faaliyeti olduğu belli olan Altunbaşak’ın şüphemiz ki bilmesi gerekir.
Bilim felsefesi, bilimsel düşünce ve yöntem üzerine hiç bir şey okumamış olduğunu varsaysak bile, içinde bulunduğu geniş akademik ortamdan, evrimsiz bilimin içinin boş olduğunu öğrenmiş olması gerekir.
“Evrim teorisine inanan var inanmayan var” diyerek, bilimin en temel yasası/kuramı üzerinde tarafsız kalması, Altunbaşak’ın inancından mı kaynaklanıyor yoksa içinde olduğu koşulları zorlamak istememesinden mi, doğrusu bilmiyoruz..
***
27 Aralık 2011 tarihinde 23.sü yapılan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun toplantısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın konuşmasında yer alan İslam bilim tarihine ilişkin bazı yanlış cümleler acaba konuşmanın içine nasıl girdi sorusu, burada bir ipucu olabilir mi? Hayır, burada kimsenin inançlarını sorgulamak haddimiz olamaz. Biz, insanların yaptıkları işlere bakarak yürüyeceğiz, öncelikle bunu belirtelim.
Ama Başbakan’ın, aslında bu cümlelerin dışında, bütünüyle iyi niyetli ve doğru olarak kabul edilebilecek konuşmasını, şüphesiz ki yanındaki danışmanları yazıyor. Danışmanlar, BTYK söz konusu olduğu için bu olguda TÜBİTAK Başkanı veya yardımcılarından konuşma metni için aldıkları yani içeriği yazıya döküyorlar. Başbakan da bunu toplantıda okuyor.
Aykut Göker, geçen hafta ve bu haftaki yazılarını, Başbakanın konuşmasındaki bu yanlışlıklara ayırdı.
Başbakanın, sanırım ilk kez BTYK’da yaptığı konuşmalara, İslam Bilim Tarihi bağlamında Gazali’nin adı giriyor. Buna karşılık, konuşmada adı geçen pek çok İslam bilimcisinin yanısıra, İbn-i Rüşd ve İbn-i Sîna’nın adları sayılmıyor. Göker, geçen hafta köşesinde şunları yazıyordu:
“..İslâm’ın bilimden kopmasında önemli ölçüde rol oynadığı bilinen İslâm filozofu Gazali’nin, verilen örnekler arasında yer alması ne anlama geliyor? Ya da Gazali’nin bu eserindeki görüşlerine karşı çıkan Endülüslü İbni Rüşd’ün adı niçin anılmıyor? Peki, ya o dönemlerin İslâm tıbbında üzerinde çalışılan bazı konular sayıldığı hâlde, ‘İslâm tıbbı’ deyince ilk akla gelen İbni Sina’nın anıtsal adı niçin anılmamış? İbni Sina’nın aklı esas almasına, Gazali, anılan eserinde karşı çıktığı için mi?”
***
Başbakanın bu  konuşmasına (TÜBİTAK sitesinden okunabilir), bu tarihsel yanlışlıkları kim soktu, merak ettiğim bu. Çünkü, bütünüyle ülkemizde bilimin, teknolojinin gelişmesi konusunda iyi niyetle bir şeyler yapılmaya çalışıldığını kabul edersek, günümüzdeki bu niyet ve bu bakış, geçmişteki büyük tarihsel yanlışlıkla örtüştürülmek isteniyorsa, ve günümüz için bir kılavuz oluşturulmak isteniyorsa, bu gemi yürümez!
Çünkü, Gazali’nin, aklı terkeden yorumu ile başlayan İslamda yeni düşünce tarzı ve uygulama, İslamın Altın Çağı’nın sona ermesiyle ve Bilim ve Teknolojide üstünlüğün Avrupa’nın eline geçmesiyle sonuçlanmıştır.
Tabii, bu sona erişi tamamen Gazali’ye bağlamak da doğru olmaz. Coğrafi ve daha pek çok koşul da buna yardımcı olmuştur. Ama etkili bir insanın düşüncelere vurduğu ketin ve bunun ülke yönetimlerinin kararlarında yol açacağı büyük sonuçlarını da kimse yadsıyamaz...
***
Görüyor musunuz, TÜBİTAK ve kararlarını tartışacağımıza, bilim ve tarihsel olgulara karşıtlıkların gündeme getirilmesi, bize yeniden ve yeniden neleri tartıştırıyor..
Sahi, Başbakan’ın o konuşmasına, bu yanlışlıkları kim soktu?
Gelecek hafta yeniden birlikte olmak umuduyla.
-CBT sayı 1296, 20 Ocak 2012, Gündem

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder