AKP Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik AKP Himalaya
gibidir, Erdoğan da tepesidir, kaya gibidir parti, içinde parçalanma, çatışma
olmaz dedi.
Çelik, “Himalaya”dan çatırtı seslerini duyuyor
da, millet önünde duymazlıktan geliyor. AKP yeni bir yapılanma sürecinde. Üç
önemli koltuğa kimlerin nasıl oturacağı bu yapılanmayı belirliyor.
Üç Koltuk
analizine devam:. Son iki-üç haftadır izlediklerim:
***
*Cumhurbaşkanı
Gül, Bolu’dan Göl resmini twitter’indan veya
Facebook’undan yayımlıyor. O sırada ortalığı Uludere götürüyordu. İki gün sonra
Erdoğan, twitter haberleşmesini “hakara
makara” diye nitelendiriyor.
*Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı koltuğu meselesini,
kendine en uygun çözüm olarak keyfince 7 yıl olarak belirleyip, bir yasa ile de
Anayasa maddesine “yama” tutturmaya kalkışında, Gül’e ikinci kez seçilme
kapılarını kapatınca, Gül, CHP’nin kapısını çaldı, Yasayı Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi için!
*Herşey, Üç
koltuk Boşalıyor, yazı serisindeki analizlere uygun gelişiyor. Kendisi
Çankaya’ya çıkınca, Erdoğan’ın tercihleri arasında en sondadır, Parti
Başkanlığını veya Başbakanlığı Gül’e bırakma olasılığı. Çünkü, Gül, kendisini
Erdoğan’a oldukça eşitlenmiş görüyor. Erdoğan ise, Çankaya’dan hükümeti ve
ülkeyi yönetmek dileğinde.
Anayasa’da Başkanlık yönetimi değişikliğini
gerçekleştiremezse, ikinci en iyi tercihi, şüphesiz ki kadim/klasik, hükümeti
kendine bağlı olanlarla yönetmektir. Sözünü dinleyecek..
Ama bunun hiç
bir garantisi yok! Bunu da bilir Erdoğan.
Üstelik, tek koltuk değil, Parti Başkanlığı ve
Başbakanlık gibi iki çetin ve çetrefilli koltuk söz konusu! 7 yıl boyunca
bunları yönetebilme olasılığı sıfırdır!
Yani, bu
iki koltuğun da, kendi başlarına ve kendileri için, süreçte oluşacak kendi güç
dengeleri içinde davranma olasılığı kesindir.
Tepelerde üç güç arasında bir denge oluşturmak
dünyanın en zor işidir.
***
Hem AKP’ye hem Cemaate yakın bir yazar, Cemaat
ile Erdoğan AKP’si arasında büyüt
çatlamadan bahsediyor. AKP’de ortaya çıkan “cemaat paranoyası”nın yanlışlığını, Cemaatin de Erdoğan’ın “devlet”
politikalarına bu kadar sert karşı çıkmaması gerektiğini yazıyor.
Göz(ler)den kaçırdığı nokta ise, “Cemaat
paranoyası” dediği şeyin, aslında AKP’nin altını oyup partiyi kendileri için
tamamen bir “kabuk parti”ye dönüştürme faaliyetidir.
Bu, kaplumbağa
kabuğunun altında, kaplumbağanın kendisinin değil de, örneğin bir kertenkelenin
yaşıyor olmasına benzer.
Dinci siyasetçi lider ve adamları, siyasi parti
olarak asla ulaşamayacakları varoluş biçimlerini, AKP kabuğu altında
gerçekleştirem peşiindeler, üstelik en üst düzeyde hükümet politikalarını
yönlendirmeye talip olarak...
Kürt, meselesi, İsrail meselesi, İran meselesi..
ne kadar mesele varsa hepsi konusunda politikalara sahipler...
Dinsel, parasal, mevkisel, eğitimsel vb yaygın
“hizmet adamları”, siyaseti ana damardan
yönetiyor! Burada hep söylendi ki, bunlar aslında siyasi partidir!
Başbakan ise “kuklalaştırılacak”, imamın
buyruğunda yol açacak bir isim değil.
Zurnanın zırt dediği yer.
***
İki nokta daha:
1)
Cemaatın
adamları, Başbakanın otoriter kişiliğinden şikayetçi!
“Otoriter rejim” kaygısını dile getirmeye başladılar! Çünkü Başbakanın
“otoriterliği”, Cemaati de sınırlandırmaya yöneldi! Cemaat, devlet/bürokrasi
içinde istediği her türlü atamanın gerçekleşmemesi nedeniyle, Başbakana karşı
siyasi konum belirledi! Erdoğan gibi otoriter bir lider yerine, daha yuşumak ve
etkilenmesi kolay başka bir lideri tercih ediyorlar.. Bu(nlar) kimlerdir?!..
2)
Erdoğan’a
karşı Cemaat –liberal yazar çizer ittifakı bir yıla yakındır iyice pekişti.
Amerikancı-Cemaatçi Taraf, bu ittifakın baştacıdır. Tabii, cemaatin diğer
gazetelerinde de bunu görürsünüz. Liberal eksen, Erdoğan’dan dışlandıkça,
Cemaate yamanmaktadır.
Daha
neler göreceğiz neler! Maydonozlu köfteler!
***
Hüseyin Çelik’le başladık, onunla bitirelim:
Acaba Çelik bu çatırtılar arasında konumunu nerede belirleyecek?
--22 Ocak 2012 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder