Teşbihte hata olmaz. Başbakan öyle kolay cemaat
gibi bir takım güçlerin kuklası olabilecek insan değil, öncelikle bunu
belirteyim ki, hakaret falan sayılmasın. Burada Erdoğan üzerindeki
“kuklalaştırma oyunu”ndan bahsedeceğim.
Bugün, epey bir zamandır bu köşede analiz
ettiğim Başbakan- Cemaat çatışmasına/ ayrılığını somut örnekleyeceğim.
***
1) İlker Başbuğ’un
tutuklanması üzerine Başbakan “İki yıl
beraber çalıştığımız mesai arkadaşımdı, burada tutuksuz yargılanma bizim her
zamanki arzumuzdur. Bunun da süratle neticelenmesi şahsım ve partimin arzusudur,”
dedi.
Başbakanın bu sözlerini, Yeni Şafak, Sabah, Star
manşetten verdi. Bunlar daha çok Erdoğan’a yakın gazetelerdir.
Erdoğan’ın sözlerinde 3 mesaj var: Tutuksuz
yargılanmalı, çalışma arkadaşım, tutuklu yargılamalara karşı olma, hemen
sonuçlanmalı isteğinin arkasında kendisi ve partisinin duruşu... Tutuklamanın,
kendisine karşı bir eylem olduğunu da düşünüyor olabilir.
Ayrıca Erdoğan’a yakın duran çok satan diğer
gazeteler de Başbakan’ın bu sözlerini ilk sayfadan büyük gördü.
Bir şey daha oldu: Çift isimli yazar Fehmi Koru, ya Başbuğ haklıysa, ya
gerçekse söyledikleri, diye sordu.. (Star, 10 Ocak). Koru’nun şu sözlerini
de not edin: “Büyükanıt’ın da kapısı çalınabilir, geçmişte onun önünü kesmek için
yapılanları bildiğim için de ‘kuşkum’ büyüyor..” Koru, kimi “hedef” alıyor? Birazdan söyleyeceğim. İktidar kanadı gazetelerinde,
Başbuğ’un tutuklanmasına ikircikli yaklaşan yazarlar var.
Şimdi madalyonun
diğer yüzüne bakacağız.
***
2) Başbakan’ın bu sözlerini, Zaman gazetesi ilk sayfasında alt solda
küçük gördü.. Bugün gazetesi birinci
sayfasında (ekranda gördügüm kadar) hiç görmedi! Bu iki gazete de cemaatin
borazanı. Bunlar Başbakan’ın sözlerini ve isteğini beğenmediler. Üstüne üstlük,
savcılığın iddialarını tamamen doğruymuş gibi büyüttüler..
Hele birisinin Ankara’da çalışan tetikçisi
ekranlarda gürleyip duruyordu: “16
klasörü okudum, dosyayı okuyup öyle konuşun, delilleri görün, gazeteci dediğin
araştırır, sonra konuşur..”
Ama bu “büyük
şahsiyet”, İnternet Andıcı dava dosyalarını bilen Başbuğ’un avukatının
basit iki üç sorusuna bile yanıt veremedi. Savcı
iddia ediyorsa doğrudur, yargıca ve savunmaya ne gerek var, düşüncesinde, iddiaları
tam gerçekmiş gibi sunuyor.. Savcılığın tetikçisi, yani!
Çok ilginç bir olay seyrettim yine ekranda, hem
de yakından! Bir eski hakim avukat, Erdoğan’ın “tutuksuz yargılansınlar”
sözünün yargıyı etkileme olduğunu söyleyerek, “nerede Erdoğan hakkında da fezleke düzenleyecek cesur bir savcı”
diye bağırdı!
Anladım ve baktım ki, bu da cemaatten.. Cemaat,
Erdoğan’ı derdest edecek, ama şimdi ne yeri ne zamanı!
***
Şunu söylüyorum. Adalet mekanizması, özellikle
Ergenekon, Balyoz, Odatv gibi siyasi davaları esas yönlendiren, Cemaat. Duruma
hakim onlar. Hukukta kilit noktalar, zincirleme tepeye doğru cemaatin elinde
gözüküyor. Başbakan’ın borusu burada ötmüyor. Adalet Bakanı, Erdoğan’ın adamı mı, yoksa ne?
Bir hukuk
uygulaması çığırından çıktıysa, Başbakan rahatsızsa ama hiç bir şey yapamıyorsa,
çaresizse?! Mekanizma ise, bildiği ve
yönlendirildiği gibi çalışıyor, Türkiye’yi tamamen bir “karar hukuk”, anti
demokratik, hukukun ruhuna aykırı uygulamalarının merkezi yapıyor!
İktidarın AKP kanadı, Ordu ile normalleşmeye
gitmek isterken, cemaat kanadı, ellerine geçirdikleri devlet güçleriyle,
Ordu’yu tamamen yıkmak istiyor.
Şüphesiz, bu yorumlar, Başbakan’ı aklamak
amacını taşımıyor. Türkiye’yi saran büyük gerilimin, isterseniz siz buna trajik
bir dram deyin, baş sorumlusu başbakandır. Yönetemeyen
bir iktidarın başıdır.. Cemaatin bütün uygulamalarından da sorumludur ve
bunun faturası ona kesilmiştir.
İktidarı bölüştüğü ortağı, o noktaya geldi ki,
Başbakan’ı “kuklalaştırabilir”. Verdikleri desteğin, birlikte “başardıklarının”
diyetinin bu olduğunu düşünüyorlar.
***
Yukarıda Koru’nun
cümlesine gelince: Cemaati ve cemaatin hukuku yönlendirmesini kastediyor
şüphesiz. Büyükanıt hakkında,
genelkurmay başkanlığı seçimi öncesi başlayan yoğun karalama, tamamen cemaatin
malıydı! Koru, Cemaat, AKP ayrımını net yapıyor (zaten Zaman’da barınamadı,
kapağı Star’a attı!). Erdoğan istemez,
ama Cemaat Büyükanıt’ın kapısına dayanmakta kararlı.. Tetikçi de bunu
söylüyor.
Erdoğan’ın, “partim” dediklerinden, yani üst
yönetim kadrosundan, kimlerin ihanet içinde olacağı konusunda bir iddiaya
girmeyeceğim.
Ama AKP’de derin
bir parçalanma / hesaplaşma olacağı kesin.
Başaşağıya gidiş, kaçınılmaz olarak başlamıştır.
Cemaat de bu kaderden kurtulamayacaktır.. tetikçiler de..
-- 12 Ocak 2012 / Bilim ve Siyaset –Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder