Başbakan,
Van’da yerle bir olan binalarla ilgili inşaat ve yapımcı rezaletleri üzerine doğru şeyler söyledi. Başbakan
düzeyinde depremin aldığı canlar konusunda ilk kez mi doğrular açıklıkla dile
geldi, anımsamıyorum. Ama bugüne kadar deprem hep sahtekarlıklarla doluydu: Allahın
hikmeti! Kader! vb.
Hayret ki, ölümlerinin büyük çoğunluğunun tamamen inşaat ve
inşaatçı düzenbazlığı, sahtekarlığı ile ilgili olduğunu Başbakan itiraf etti,
eski söylemlere sığınmadı! İnandığı “yazgı” ile, “deprem”de insan eliyle
işlenen cinayetler arasında bir sınır çizmesi, olumludur.
İkinci konu ise
çok daha önemli:
Tayyip Bey’in Van açıklamasından sonra, örneğin Sakarya’da deprem hasarlı binalar
ortaya çıktı! Binalarda yaşam sürüyordu, yıkılma kararlarına rağmen! Vali bey, Başbakan’ın demecinden
sonradır ki ayıldı ve iki yıl içinde bu binaların yıkılacağını açıkladı!
Ayılan bir başkası da İstanbul
Büyük Şehir Belediye Başkanı oldu. Dr.
Mimar Topbaş, İstanbul’da
depremle yerle bir olacak ve onbinlerce insanımızı öldürecek binalar konusunda,
bugüne kadar bir şey yapmadı!
***
Bilim insanlarımız İstanbul’da depremde yassı kadayıf olacak en az 5 bin binanın varlığını
daha 10 yıl önce saptamıştı; öncelikle bu binaların yenilenmesi ile, binlerce
insan hayatta kalacaktır!
Depremde yıkılmaları
hemen hemen kesin olan bu binaların her katında 5 kişi
yaşasa, kaba bir hesapla, 5x5x5000=125.000
kişi, depremde yaralanmaktan ve ölmekten kurtulma şansına kavuşur!
Bu binaların yarısı yassı kadayıf olsa ve içinde
yaşayanların yarısı yaralansa bile, elimizde 30 bine yakın kurban kalır! Bunu
yarıya yarıya azaltsanız, 15 bin!
Ayrıca, bu binaların yenilenmesi ile, bir İstanbul
depreminde oluşacak büyük kaos
hafifleyecek. Arama kurtarma çalışmalarından tutun, hastahanelere yığılmalara,
çadırlara, su ve yemek kaosu ve ihtiyaçlarına, salgın hastalıklara kadar,
deprem sonrası günlerce sürecek pek çok acil durum mudahale, hafifleyecek.
Depremle yıkılacak 5000 binanın önceden bertaraf edilmesi
ile, deprem sonrası tüm sorunların
yönetimi önemli ölçüde kolaylaşacak.
***
Şüphesiz, sorun sadece bu 5000 bina değil! Buna, ulaşım için
hayati önemde olan köprülerin, viyadük yolların, okul ve hastahane binalarının
güçlendirilmesi zorunluluğunu unutmayın...
Profesör
Mustafa Erdik’in, azami zararı
gözeterek oluşturduğu senaryo dikkate alınarak, hasarların en önemlilerine
yönelik bir önlemler paketinin çoktan
devreye konması gerekirdi!
Ama, Topbaş, bu konuyla hiç ilgilenmedi! Yapılanlar, zemin
araştırmalarıyla sınırlı kaldı! Oysa, başarılı Metrobüs projesi İstanbul’a ne kadar gerekli idiyse, yassı kadayıf
olacak binaların yenilenmesi projesi, ondan bin kat daha önemli!
İstanbul’a her
metrekareye bina dikilmesinden bin kat daha önemlisi ise, kentte büyük boş alanların, meydanların
yaratılması, varolanların korunmasıdır! Ne yazık ki, İstanbul’da meydan
bırakmadı Topbaş! Şehircilik tarihine bu açıdan hiç de iyi bir sicille
geçmeyecek!
Belediye başkanlarının gözü, bugünü görüyor. Bugünün
ticareti, bugünün kârı, bugünün avantası /rantı!
Bunlarda, insan hayatı ve gelecek yoktur!
İstanbul’un ve ülkenin ise, yarın karşılaşacağı büyük
sorunlara karşı, bugün önlem almaya ihtiyacı vardır!
***
Başa dönelim:
Şüphesiz ki, diğer ilgili ve yetkiler de, Başbakan’dan “hıza” aldılar! Oysa,
bugüne kadar bu görevlerini, Tayyip beye gerek görmeden yerine getirmeleri
gerekliydi! Çünkü, oturdukları makam, birinci derecede halkın hayatını gözetmek
için vardır.
Aslında şunu demek
istiyorum: Başbakan, bir “sihirli değnek” gibidir! Kendine bu kadar güçlü bir makam inşa
etmiştir! O söylerse, hareket başlıyor! Olumlu veya olumsuz! Bu hiç de, görev
ve sorumluluklar rejimi olan demokrasiye yakışır değil! Diyeceksiniz ki
demokrasi mi var ülkede!
Bu “sihirli değnek”in, yargıda büyük haksızlıklar için
kullanılması durumuna bakmak istiyorum..
Gelecek yazıda, Anayasa ve Özgürlükler...
-- 3 Kasım 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder