SAYFALAR

2 Mayıs 2011 Pazartesi

İstanbul’un Kuzey'den Çılgınca Bitirilmesi ve Çölleştirilmesi Projesi


Başbakanın anlayabileceği bir terimle söylersek, neredeyse, “Kalü Bela”den beri bilinen bir “kanal projesi”ni bir sürü laf ve bir benzetim ile yeni ve kendine ait bir fikirmiş gibi millete sunması, öncelikle, etik değildir! Bunu bir bilim insanı yapsa, fikir hırsızlığı nedeniyle idari ve yasal soruşturmaya uğrar..  Ama politikacının her fikri alıp kullanmak gibi doğuştan ve yönetimden gelen bir hakkı var anlaşılan..
Recep Bey etik davransaydı, bu fikrin telif sahiplerini anımsatırdı, 1994’den beri bu projenin sepetinde olduğunu söylediğine göre, Milliyet’te 1991 tarihinde eski siyasetçi Nusret Avcı’nın aynı projeyi açıkladığını, sonra Ecevit’in de bu projeden etkilenerek Karadeniz’le Haliç’i birleştirmeye kalkıştığını söyler ve derdi ki “onlar bu fikri ortaya atttılar, ama şimdi ben bu projeyi gerçekleştireceğim..”
Recep Bey benzeri politikacılardan böyle bir tutum beklemeli miyiz?!
***
Gelelim projeye...  Öncelikle: teknik ve jeolojik açıdan bir kanalla Karadeniz’le Marmara birleştirilebilir. Böyle bir kanalın İstanbul boğazına, Karadeniz’e ve Marmara’ya etkisi, şüphesiz bilim insanlarının ciddi tartışmalarına açılmalı. Hatta, dünyanın sayılı uzmanlarından da görüş alınmalı!
Projeye “rant yaratacak” gibi gerekçelerle karşı çıkmanın bir anlamı yok. İstanbul her zaman rant ülkesidir! Bunu kimse durduramaz.. Ancak ana sorun, yaratılan rantın büyük dilimini kamunun yemesini sağlayacak bir sistemin yokluğundan doğmaktadır!
Ama projenin asıl büyük tehlikesi, İstanbul’un soluk alıp vermesini, su içmesini sağlayan, İstanbul’a hayat veren, çölleşmesini önleyen Kuzey İstanbul’u bitirecek olmasıdır!
Çünkü bu bir salt bir kanal projesi değildir!
Kuzey İstanbul’un yapılaşması projesidir..
Veya Kuzey İstanbul’un yapılaşması projesinin tamamlayacısı, bir parçasıdır!
***
Projenin bütününü görelim: RTE, Üçüncü Boğaz köprüsünü, Boğaziçi’nin en kuzey kesiminden geçirdi! Helikopterle bir kaç kez Kuzey bölgelerini dolaştılar.. 
Bütün bölgeyi ölçtüler, biçtiler, kestiler ve İstanbul’un canına okuyacak kararı verdiler: Karadeniz Sahil Yolu İstanbul’a kadar uzatılacak, Üçüncü Boğaz Köprüsüyle birleşecek.. oradan vurup devam edecek ve Kanal bölgesiyle birleşecek..
O bölgede denizde bir de büyük bir havaalanı yapılacak. Havaalanı, üçüncü köprü yoluyla Sakarya’ya kadar olan geniş bir bölgeye hizmet verecek..
İstanbul’de “iki kent” daha katacağız, dedi Recep Bey..
Bu iki kentten birinin, Kanal’ın Marmara’ya dökülecek bölgeyle bütünleşen Silivri çevresi ve içerisine doğru merkezileşmesi söz konusu.. Diğer kent, daha kuzeyde Karadeniz’e yakın konumlanacak.. Anadolu yakası söz konusu ise, adı ortaya atılan Kartal’la ilişkisi olabilir mi bilmiyorum.. Ama, zaten Üçüncü Köprünün güzergahı, bütün bölgenin kentleşmeye açılması için özellikle seçilmiştir! Hiç bir güç bunu durduramaz.
Buralarının tüm arka bahçesi, İstanbul’un kuzey ormanlık bölgeleridir. Su ve yağmur havzalarıdır. Karadeniz sahilleridir... Üçüncü köprü yolları, kanal dahil, bütün bölgeyi birleştirecek, bütünleştirecek ağdır.. Daha ileride, Kanal’dan hızla Marmara’ya kent / bölge ulaşım su yolu da söz konusu olur.
***
İktidarın başı, bu konuda kararlıdır. İki-üç yıl bu konuşulur, projelendirilir.. Üçüncü Köprü tabii ki önceliklidir! Bir “altyapı” olarak! İktidarda kalırlarsa, hemen ihaleye çıkacaklar..
Sonraki seçim yılına kadar Kanal kotarılır.. Recep Bey bunu iyi bir seçim malzemesi olarak kullanır!
Kanal ve yeni yerleşimlerin İstanbul’un deprem riskini azaltacağı büyük bir palavradır! Bu proje İstanbul’u mu boşaltacaktır! Burada büyük risk altında bulunan evleri mi yıkacaktır! Tayyip bey İstanbul’u ölüme terkediyor!
En çok, yoksulların ve alt kesimlerin ve işleri tıkırında giden orta kesimin, vay be büyük adam bak neler yapacak, bunu yapan bizi kurtarır, düşüncesiyle oy kullanacaklarını varsayabiliriz!
Kanal ve kuzey kentleşmesi, İstanbul’u bitirir..
Bilim, kent uzmanlığı, şehircilik vb tamamen bir muktedirin iki dudağı arasında sıkışıp kalmıştır ve yok olmaktadır!
Bir dizi alık, ağzı açık kişi de, kafasını beynini rafa kaldırmış, alkış tutuyor!
İstanbul’u esas yokedecek olan da bu tutumdur! Yoksa bir Muktedir’in varlığı değil! (Yarın bizim çılgın projemizi anlatacağım!)
--2 Mayıs 2011 / Bilim ve Siyaset – Cumhuriyet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder