Ortada iki olay var: a) 2003’te düzenlenen Plan Semineri, b) Balyoz Senaryosu...
İlki, resmi. Ses kayıtları, seminerde subayların oturma düzenleri, bütün konuşmalar kayıtlı, belgeli. Genelkurmay da izliyor semineri ve raporluyor. Gizli bir yanı yok. Zaten bütün seminer de “kozmik oda”da yerini alıyor!
Seminer’de bulunan, cematçi, CİA’cı, AKP’ci, veya hepsiyle ilişkili bir veya bir kaç subay işin içinde! Semineri “ihbar” ediyorlar. Ne zaman, bilinmiyor.
Plan semineriyle ilgili bütün belgeleri, “kozmik oda”dan alıyorlar. Kimler? Demek, belgelere ulaşma yetkisi olanlar... Veya düzen o kadar laçka ki, yetkili olmayanlar da belgelere ulaşmış olabilir. Bu bir casusluktur! Önlemleri var mı yok mu Ordunun?
Ordu’ya yönelik bütün “ifşaatlara” bakıldığında, aslında, bir-iki casusdan değil, bir casusluk şebekesinden bahsedebiliriz..
Ayrıca, Ordu’nun belgelerinin ortalıklara saçılması, ülkemiz açısından hiç de güven verici değil! Şunu varsayabiliriz: TSK’nın ülke savunma plan ve programları, kadroları, insan ve özellikleri vb hepsi, yaban ellerde! Dünyanın en saydam bir silahlı kuvvetleri gibi...
Genel Kurmay, Seminer Planı’nın nasıl ve kimlerce kaçırıldığına ilişkin bir araştırma yapmış mıdır? Bu casusluk ne zaman yapılmış olabilir?
Can Dündar, dünkü yazısında, yasal Plan Semineri’ndeki konuşmaların, yeni iktidara gelen AKP’ye karşı duyulan hoşnutsuzluğu ve huzursuzluğu yansıttığını yazdı. Silahlı kuvvetlerin, böyle bir plan semineri düzenlemesinin suç olduğu iddiasında. Olabilir! “Olasılığı en yüksek iç tehdit”e göre düzenlenen bu Plan Semineri’nde, AKP’ye karşı bu hoşnutsuzluk, konuşmalara da yansımıştır.. O zaman, bu Plan Semineri dava konusu olmalı. Amacını mı aşmış, konuşmalarda suç mu var, soruşturma konusu yaparsın..
Bu Seminer ve konuşmalardan en çok şu iddiada bulunabilirsin: Olasılığı en yüksek iç tehdite göre hazırlanmış bu seminer, ileride AKP’ye karşı bir harekat düzenlenirse, bunun ön çalışması amacını taşıyor! Ancak hukuk, bunun da belgelenmesini ister...
Şöyle diyelim: Plan Semineri’nin resmi bütün belgeleri ortada olduğuna göre, sadece, burada kastı aşan ne varsa yargılanmalı! Askerin, vay beğenmedim, diyerek siyasete çeki düzen vermeye, yasal iktidara müdahale etmeye kalkışması, suçtur..
***
Gelelim, ikinciye, bu Plan Semineri üzerine inşa edilen “Balyoz Harekat Planı”na.. Bu plan 11 Nolu CD’de çeşitli isimlerle yer alıyor. Yandaş ve düşman gazetecilerin listesinden tutun, Cami bombalanmasına, uçak düşürülmesine, gözaltına alınmalara, görevli subay listelerine vb kadar, manşetlere çekilen ne varsa, hepsi bu CD içinde.
11 nolu CD gerçekten bir “darbe planı”dır! Ama gelin görün ki, bu CD’nin sahte ve uyduruk olduğu, içindeki çok sayıda olay ve olgunun, 2003’den sonraki yıllara, hatta 2009 yılın ait olmasından anlaşılıyor. 11 Nolu CD, Plan Semineri’ni temel alan, ama resmi Plan Semineri’nin içinde bulunmayan “uygulama planlarını” içeriyor!
Ancak, bu darbe senaryosu, en erken Ağustos 2009’da hazırlanmış. 2003 yılına ait bir senaryo hazırlarken, onlarca da hata yapmış senaryo yazarları!
Özetle: 11 Nolu CD ve içindekiler bir çöptür! İddianame ise, neredeyse tamamen bu “çöp”e dayanarak, oradaki iddiaları suç kabul ederek, hazırlandı!
***
Baktılar ki, resmi Seminer Planı’ndan büyük bir suç üretmeleri ve orduyu hallaç pamuğu gibi atmaları mümkün olmayacak, seminere bir balyoz darbesi yazdılar!
Gölcük’te bulunan yeni “belgeler” de, 11 nolu CD’dekine benzer ve orda olmayan “eksik” diğer uygulama planını içeriyor! Yine benzer tarih, kişi vb hataları, bu belgelerde de saptanıyor..
Gölcük, belli ki, zayıflayan darbe senaryosuna yeni bir rüzgar vermek ve bütün subayların tutuklanmasına zemin hazırlamak için “bulundu”. Bu “bulunmayı”, işte büyük delil olarak görenlerin beyin işleme mekanizmasına şaşmak gerek: Ordu içinden yardımla bir komplo varsa, “belgeler”in benzerleri herhangi bir yere saklanmış olabilir. 11 Nolu CD, 2009’da yazılmış senaryo ise, Gölcüktekiler de benzerleri!
İddianemeyi araştırarak yazan arkadaşlara: Metodoloji olarak, 11. CD’yi ve Plan Semineri’ni birbirinden ayırmak zorundayız, gerçeği bulabilmek için..
***
Yine sorular, Genel Kurmay’a:
11 nolu CD’nin ve senaryosunun izlerini sürdünüz mü? Bir rapor hazırladınız mı? Gölcük’teki karargahta bulunanlar, nasıl ve ne zaman yerleştirilmiş olabilir? Bir “Olay yeri incelemesi” yaptınız mı?
Bulunan belgeler ortada, Balyoz, sizi ilgilendiriyor! Bu gerçek mi yoksa sahte mi? Evet olay mahkemede, ama konu birinci derecede Genel Kurmayı ilgilendiriyor!
Kendi araştırmalarınızın sonuçlarını, eğer yaptınızsa, ne zaman açıklayacak sınız?
Yoksa, yıllarca sürecek bir davanın, güzide subaylarınızı ve tüm ailelerini mahvetmesini, bu ülkenin insanlarının içine sindirmesi zordur!
Adalete yardımcı olmalısınız!
-- Bilim ve Siyaset - Cumhuriyet
Sevgili Hocam baştan aşağı bu yazınızla AKP ve ABD işbirliği ile oynanan oyunda, ordu nun geçmişte komuta kademesindeki insanların düşürüldükleri kara mizahı gstermişsiniz.
YanıtlaSilBunlar kökten doğru.
Ama acaba desekki bu ordunun eski komuta kademesi görevlerini ifa ederken başlarına bu durumların gelmesini bilemiyecek kadar taktik ve stratejiden yoksunmuydular?
Sevgili Adsız, ben uzun zamandir ordunun özellikle bulastıkları siyasi alanlarla ilgili kurmaylık, hemen önüün görme yeteneğini yitirdiğini, kaybettiğini veya böyle yeteneği olmadığını ileri sürüyorum.. Bu geçmisteki “aşırı güven”den ileri geliyor. Siyaseti “geniş çerçevede” denetim alışkanlığının veya olgusunun, ABD'nin artık orduya ihtiyacı kalmadığı zamandan beri, ortadan kalktığının farkında olamadılar. Yeni duruma uyum sağlamakta çok geciktiler. Bu kendini koruma refleksinin de yitimi anlamına gelir. Ordunun vesayeti olgusu, tamamen ABD ile ABD desüeği ile sözkonuydu!
YanıtlaSil