Işıl Kurt, öğrenci, yere düşmüş veya düşürülmüş, bir polis tepesine binmiş, çevreinde 3-4 polis de tekme- tokat, postal-cop, artık allah ne verdiyse... Saçı çekiliyor, bacak arasına da ekstra tekme yiyor... Kadın olmanın “hakkettiği”ekstra aşağılayıcı davranışlardan ne kaldıysa, sözlü sözsüz, hepsinden de yeterince almıştır...
AKP ile ulaştığımız “daha demokratik” veya “ileri demokratik” düzenin yansımaları.. görüntüleri.
Biz bu sahneleri biliyoruz, iktidarın bu zorba yüzü yeni değil, bunun en şiddetlilerini önceki bir mayıslarda yaşadık.
Daha bir ay önce, 5 Kasım'da Boğaziçi Üniversitesi, belki de tarihinde görülmemiş bir polis baskınına uğradı. Başbakan üniversitede bir açılışa davetliydi, öğrenciler de iktidarı protesto etmek için pankartlar hazırlamıştı.. Orada yaşananlar medyaya pek yansımadı. 200'ü aşkın Boğaziçi Üniversiteli Akademisyenin Cumhuriyet Bilim ve Teknoloji'de yayımlanan açıklamasından (Sayı 1235, 19 Kasım):
“.. O gün Boğaziçi kampüsü dışarıdan getirilmiş olan çeşitli resmi ve sivil emniyet güçleri taarfından adeta teslim alındı. Üniversitenin sokak ve meydanları öğrencilere ve öğretim üyelerine yasaklandı. Hükümete yönelik eleştirilerini pankart ve sloganlarla dile getirmek istiyen öğrenciler tartaklandı, ablukaya alındı, üzerlerine ibber gazı sıkıldı. Çevik kuvvet bazı binaların içine, odalara kadar girdi, öğrencileri kovaladı.. Bu orantısız ve abartılı polis gücü ve şiddeti karşısında öğrencilerimizin hiç bir şiddete başvurmadan sivil protesto geleneklerini koruyabilmelerini, bizim şansımız ve öğrencilerimizin bir edemi olarak görüyor..
“Çevik kuvvet, Başbakanlık korumaları ve sivil polis, bu sınır/hukuk tanımaz tavırlarıyla üniversite özerkliğini ayaklar altına almış.. o gün üniversitenin köklü gelenekleri, ilkeleri ve akademik onuru çiğnenmiştir...”
***
Başbakana yönelik en küçük protesto veya el sallama bile, büyük bir polis şiddetine yol açıyorsa, artık nasıl bir raya girdiğimizi anlayalım. Önce polis “alan” temizliği yapıyor, sonra Başbakan “güllük gülistanlık” yere geliyor! “Halkla bütünleşmiş” bir iktidarı mı anlatıyor bu manzara?
İktidar ve cemaatçi güçler, ele geçirdikleri devleti giderek daha çok bir şiddet aracına dönüştürüyorlar...
Bu şiddet, polis copu, biber gazı, posta-yumruk olarak yansımıyor sadece; aynı zamanda hukuki komplolar olarak da tezgahlanıyor! Savcı Cihaner olayı tepeden tırnağa böyle bir tezgahtır! Cumhurbaşkanı aleyhinde dava açan Osman Kaçmaz’a Hatay'da savcılık+polis tarafından düzenlenen “kameralı baskın” da aynı türden tezgahlardı!
Devlet içinde bazı güçler belki de uzun süredir ilk kez bu iktidar döneminde “suç yaratarak” muhalefetin üzerine gidiyor!
Ergenekon'da pek çok insan bu “yaratılmış suç” ile tutuluyor.
Hanefi Avcı yine odasına konmuş “ses kasetleri” ile içeri tıkılmıştır! Üstelik bazı gazeteciler de kullanılmak istenerek!
***
İktidar üniversite ve öğrenciler üzerinde yoğunlaşmış. İktidarların ve emirlerindeki emniyetin tutumu ve anlayışı zerre kadar değişmiş değil! Öğrenciyi bastır! Gösterileri dağıt! Şiddetle!
İktidar, öğrencileri kışkırtıyor! Aslında bıraksalar, protestolarını, tepkilerini dile getirecekler ve dağılacaklar.
Hayır! Şiddetle üzerlerine gidiyorlar!
Bastırmak ve kışkırtmak, el ele gidiyor!
YÖK Başkanı da rektörlerden üniversitelerde polis güçleri için yer ayrılmasını istemişti!
Bu senaryoyu tanıyoruz! Sözde özgürlükçü bir iktidar!
Dünyanın hangi ülkesinde, hangi tarihte, hangi zaman, gücünü dinsel siyasal inanıştan alan bir iktidar, özgürlükçü olabilmiştir!
Bu iktidar dinci mi ki böyle diyorsun diyenlere hemen önceki günkü Başbakan'ın İmam Hatiplilerin töreninde yaptığı konuşmayı okumalarıın öneririm..
Recep Bey, orada “kutlu doğumlar, zor olur, sabır gerek” diyordu!
Bu iktidar döneminde muazzam bir polis ordusu kurulmuştur ve kurulmaktadır!
--
7 Aralık 2010 / Bilim ve Siyaset –
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder