Hayrünnisa Gül Hanım'ın ilköğretimde türbana izin verilemez, bu cehaletten oluyor, ancak karar verici yaşa geldiğinde kararını verir, biçimindeki çıkışına Cumhurbaşkanı Gül'den destek gelmesi ile, belki de bir uzlaşma sağlanabilecek ve ülkemizde türban meselesi bitirebilecekti! (Üniversite ile sınırlı kalması koşulu).
Ama, Başbakan Erdoğan, ı-ııh dedi! .. “Benim özgürlükler konusunda inancım farklı..” dedi ve bu konuyu, milletvekili seçiminden sonra hazırlayacakları yeni anayasa ile çözeceklerini söyledi..
Böylece türban konusunda bir uzlaşı çözümünün önünde baş engelin Erdoğan olduğu da kesinleşmiş oldu!
***
Türban konusu gündemde yoğun tutulduğu zamanlarda yazdık: Konu, üniversitede kızların türbanla/başörtüsüyle okuyamaması meselesi değildir.
Bu doğal karşılanabilir, okusunlar denebilir.
Ancak türban konusu bütünsel bir içeriktedir. Amaç yediden yetmişe bütün kadınların türbanlanmasını sağlamaktır. Üniversitede türban, bir koçbaşıdır; o kapıyı yıktıktan sonra, sıra lise ve ilkokula gelecektir... (*)
Bugün üniversite değil, ilköğretimde kızların türbanlanması tartışılıyor!
Yani, üniversite ile ilköğretim arasındaki kademeyi, liseyi atlıyoruz. (Yoksa, liseyi nasıl olsa hallederiz düşüncesi mi var?!) Liseyi “halletmenin yolu”, esas olarak, ilköğretimde türbanı yerleştirmekten geçiyor!
Eeee yani, ilkokulda türbanla okumuş kızlar, lisede türbanı mı çıkartacak!
Ama Hayrünnisa Gül'ün “karar verici yaşa geldiğinde” sözlerinden de ne anlamalıyız? Beşinci sınıftan sonra mı? Yoksa Lise mi?
Ama türban, üniversite sorunu aşıldıktan sonra şimdi “damardan”, üstelik en damardan tartışılıyor!
Tıpkı, üniversitede türbanın ardında neler olduğunu yazdığımız, çizdiğimiz, tartıştığımız, anlatmaya çalıştığımız gibi...
***
"Modern Mahrem”i anımsayan var mı? Kitabın yazarı ve izleyicileri, goygoycuları şu sıralarda anımsanmak ve konu edinmek istemeyebilirler!
Ama tam zamanıdır!
Kitap ve tez, Nilüfer Göle'ye aittir. Diyordu ki özetle: Türban, kızların dışarıya çıkmasını, erkek baba ve kardeşten dışarıya çıkma izni almasını, böylece sosyalleşmesini, hayata katılmasını, üzerlerindeki erkek baskısının azalmasını, dahası sekülerleşmesini sağlar; üniversiteye gider, işe girer..”(*)
Biz de, “Türbanın, erkeksi, dinci toplum kesimlerinde özgürleştirici bir araç olabileceğini söylemek, zorlayıcıdır… Türbanı kendi özünden, çıkış kaynağı ve bağlamından, erkek fetvası ve yorumu ile ilişkisinden, dinci erkeğin kadına bakışı ve yaklaşımından kopartabilir, onu kadının özgürlük örtüsü olarak değerlendirebilir miyiz?” diye sormuştuk.
Şimdi üniversitede “yetişkin modern mahrem” üzerine tartışır, tezler ileri sürer ve konuşurken, şimdi “sübyan mahremler”e sıra geldi!
Bu görüşün izleyicilerinden, Radikal yayın yönetmenliğinden Hürriyet yazarlığına terfi eden modern erkeklerden bir yazar, aynı tezi “ilkokul mahrem”leri üzerinde tatbik etmeye başladı: “Artık çüşünüz, ilkokul öğrencilerini de mi türbanlayacağız” diyerek karşı çıkan bizlere, ne yani diyor, okula gönderilmemesindense, türbanlı okuması daha iyi değil mi!?
Liberalliğin ölçüsü yoktur mu desek, yoksa artık oralarda yeni moda olan iktidar yandaşlığının ölçüsü yoktur mu: Bireysel özgürlük deyince madem akan sular duruyor: Bu ülkeye ne yasa gerekir, ne anayasa! Herkes kendi yasasını, kendi anayasasını kursun ve ona göre davransın!
***
Konumuz, Erdoğan'ın konuyu “damardan”, köktenci bir davranışla, radikal çözüm isteği üzerinedir..
Yani, Anayasa değişikliği ile...
Uzlaşı muzlaşı yok, pardon, yeni seçilecek Meclis'de geniş mutabakat sağlanırsa, geniş mutabakatla, yoksa AKP'nin “mutabakatıyla” Erdoğan çözümü ile, yeni anayasa ile çözülecek!
“Sübyan mahrem” yeni Anayasayı bekliyor!
Büyük Dönüşüm hazırlıkları ve düşleri üzerine, yarın devam...
--
(*) Türban, Kadın Sorunu mu Erkek Sorunu mu, Cumhuriyet Kitapları..
Harikulade bir yazı olmuş. Teşekkür ederim.
YanıtlaSilCem Akkılıç