obursali@cumhuriyet.com.tr
‘Türkiye tek partiye teslim edilemeyecek kadar büyük’ -1
Bunu ben söylemiyorum. Ama bir süredir üzerinde düşündüğüm bir konu olduğu için başlığa taşıdım.
Kim söyledi peki?
Kadıköy’de yürürken Lazİstanbul esnaf lokantasının dışında oturan, beni görünce kalkıp masalarına çağıranlar söyledi. Biri, inşaat mühendisi, düne kadar AKP’yi desteklemiş. “Orhan Bursalı gel sohbet edelim biraz, Reis beni solcu yaptı” dedi. CHP’ye meyilli olmuş. Din konusunu açmak istedi, “Bak bu konu tartışma dışı, kim neye inanırsa inansın, kimsenin inancıyla dini ile bir sorunum yok” dedim. “Bilmiyorduk ki” dedi! Yani sosyal demokratları ve solu milleti dininden çıkartacak ideoloji olarak görüyormuş.
Nereden çıkarttın bunu dememe fırsat kalmadan, meğer tüm politikalarıyla milleti dinden çıkartan bunlarmış demez mi?! Politikayı din üzerinden yapmak milleti aldatmaktır dedim.. Sonuç ülke iflası! Yazılarım onlar tarafından ilgiyle okunuyormuş. “O taraftan” izlenir olmak hoş bir şey, sevindim!
ÜLKÜCÜ DAMARDAN
Diğer arkadaşımız siyasetin ülkücü damarında uzun yıllar üst düzey politika yapmış. Avukat. “Ama İstanbul birinci barosundan” diye ekliyor hemen! Yani AKP’nin kurdurduğu zorlama ve etkisiz barodan değil. Zaten baroları bölme politikaları da çökmüş durumda.
Altılı Masa’nın önemini vurguladı. Kılıçdaroğlu olsun, Meral Hanım olsun kimi seçerlerse destekleyeceğiz, dedi. Sadece bir isme ambargosu varmış... Buradan çıkarttığım sonuç, Kılıçdaroğlu’na karşı AKP’den uzaklaşanlar arasında varsayılan “ama’ların” pek de gerçeği yansıtmadığı veya çoktan kırıldığıdır. “Esas olan RTE’den, tek adam yönetiminden, AKP iktidarından kurtulmaktır, ülkeyi çok yönüyle batırdılar, millet arasında düşmanlık tohumları ektiler” diyor.
Altılı Masa’da partilerin bir program çerçevesinde anlaşıp ülkeyi yönetme iradesi sergilemeleri çok önemli, dedikten sonra, başlığa taşıdığım cümleyi kurdu: Türkiye, tek partinin yönetemeyeceği kadar büyüktür!
Koalisyonları her zaman desteklemiş insan olarak hoşuma gitti bu cümle, çok doğru dedim. Türkiye çok yönlü bir çöküş içinde, çok daha farklı bir raya oturmalı, çok yönlü yükselişe geçirilmeli ülke.
Koalisyonlar geçmişte ortak yönetim ve uzlaşma konusunda bazı kötü örnekler sunmuş olabilirler, ama toplamda koalisyon hükümetlerinin ekonomik büyümesi, AKP’ninkini aşmış durumda ve çok daha demokratik temsiliyeti yüksek bir hükümet oluyor.
Bu iktidar sahip olduğu destek ve iktidar gücü ile ülkeyi çok ileriye taşıyabilecekken bu gücü ülke için, demokrasi için, gelecek için, yüksek katma değerli bir ekonomi yaratmak için kullanmadı, iktidarın nimetlerini yandaşlar arasında paylaşmak için kullandı. Oysa Türkiye’ye akan doğrudan yabancı sermaye ve sıcak para, tarihin hiçbir döneminde görmediğimiz miktardaydı. Sonuç deniz bitti!
Şimdi parti çıkarı yok, ülke çıkarı var anlayışı egemen olmalı.. Bu konuyu açacağım.
EĞİTİM İFLASINA NOT
Not: Bir gazeteci dostum dünkü yazıma bir not gönderdi: (Muhalefet partilerinin) Almanya’dan öğrenebilmeleri için organize olmaları, konuşmak yerine çalışmaları, kafayı çalıştırmaları gerekiyor, bunlar da çok meşakkatli işler tahmin edersin ki...
Muhalif beyler, duyuyor musunuz? Yanıtım dostuma, evet demek oldu. Türkiye’yi temelden dönüştürecek bir programınız varsa başarırsınız..Yoksa AKP ve Reis gibileri, gördünüz mü yapamadılar, biz yaparız diye Ankara’nın kapısını çalacaklardır... Ülkeyi tepeden tırnağa, çağdaş ve sorunlarını temelden çözen, 180 derece aykırı bir devrimci değişim dönüşüm rayına oturtamazsınız, hiç talepte bulunmayın...
Not: Cem Küçük döviz kurundaki artışa tepki gösteren oyuncu Birce Akalay’ı hedef gösterdi: “Son 20 yıldır böyle konuşanlar ya içeri girdi, ya kaçtı ya da kariyerleri bitti.” Bu tam rejime karşı çıkanların “kafaları ezilmeli” diyen faşist rejimlerin kara/kahverengi gömleklilerinin siyasi ve toplumsal terörüne denk geliyor.