SAYFALAR

26 Haziran 2022 Pazar

Lokantalar neden dolu, konut zenginleri ne kadar? -1

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Lokantalar neden dolu, konut zenginleri ne kadar?

19 Haziran 2022 Pazar


Bir tartışma var: Ekonomik kriz bu kadar derinken lokantalar boş değil. Hayır, öğle yemeklerinin yendiği sıradan halk lokantalarından bahsetmiyorum. Orta hal ve üzerindeki lokantalardan, meyhanelerden, iyi kebapçılardan... Genel kanaat, böyle bir kriz yaşanıyorsa, buralarda etkisini görmek gerek.

Bazı gazeteciler gözlemlerini yazdı ve krizle müşteri doluluğu arasındaki ilişkinin tersliğini anlamaya çalıştı.

Ekonomistler tartışmaya el attı. Dediler ki: 1) Enflasyon azdığı ve para sürekli değer yitirdiği için eldeki parayı harcamak en iyisi... 2) Ertelenmiş harcamalar gündeme geldi, pandemiden tüm kısıtlamalar kaldırılınca lokantalar dolmaya başladı...

Şüphesiz bunların hepsinin payı var, ama yine de bu açıklamalar olayı yeterince anlatıyor mu?

EV SATIŞLARINDAKİ PATLAMA

Derken toplumun gündemini özellikle yılbaşından beri konut sorunu oluşturunca, lokanta olayına başka bir yönden bakmak gerek dedim.

Kiralık ev yok, en ucuzu belki de 5 bin TL, yani asgari ücretten yüksek, bizim sokakta güzel bir zemin katlı büyücek ev 25 bin TL’ye tutuldu. Orta halli ev 10 bin TL civarına oturdu. Eski kiracılar neredeyse sille tokat çıkartılıp atılıyor ve birkaç katı fiyatla kiraya veriliyor. Kiraya verenler “enflasyon”u neden gösteriyor. Tartışmalar cinayet işleyecek gerilimlere vardı.

Geçen yıl bir tanıdığın 800 bin TL’ye aldığı evin 3-4 milyona alıcısı var. Ada’dan 1.5 yıl önce 900 bin TL’ye alınan ev şimdi 4 milyona vurdu.

İşlerin nasıl çığırından çıktığının çok somut bir delilleri.. Toplumsal bir çıldırıklık durumu derinleşiyor. Kanada hükümeti yabancılara ev satışını yasakladı, biz ise bastır 400 bin doları hem evi al hem vatandaşlığı. Yurttaşını düşünen yok gelsin dolarlar, çünkü iktidar bir cent’e kurşun atıyor!

Yabancıların konut kiralama talebini de katarsanız, toplumsal gerilimi iktidarın nasıl ve isteyerek yükselttiğini görürsünüz.

2020-2022 yabancılara konut satışlarını şöyle göz kararıyla hesapladım, artısı eksisiyle 120 bin konut satılmış. Bu mayısta, önceki mayısa göre yabancıların konut alımı yüzde 236 artmış, 6 bine dayanmış.

PEKİ LOKANTALAR?

Amacımızdan sapmayalım, derdimiz lokantalar neden dolu?! Tasarruf edebilecek ve banka kredisi alıp geri ödeyebilecek kadar geliri olan yerlilerin hemen hepsi neredeyse tüm parasını yıllardır konuta yatırıyor.

Yine TÜİK’e göre, 2020 Haziranı’nda 190 bin kadar, temmuzunda 250 bin, aybeay 50 binden aşağı düşmeyerek 2021 Aralığı’nda 250 bine tırmanarak, 2022 Martı’nda nisanında 133 bini aşarak, mayıs ayında 123 bin kadar konut satılmış. Önceki mayısa göre satış yüzde 107.5 artmış.

Ocak mayıs arası, 2021’de 420.079 konut; 2022’de ise 575.889 konut satılmış. Aslan payı tabii ki İstanbul, Ankara, İzmir.

Daha eskiye gidin. Tüm tasarruflar konuta ve arabaya... Bu durum, Türkiye’nin neden büyük bir tasarruf yoksulu ülke olduğunu anlatırken... Aynı zamanda da lokantaların doluluğuna da yanıt veriyor.

ÇOK KONUTLULAR

Başka bir nokta: Kaç kişinin 2, 5, 10 konutu var ve bunlardan toplam kira geliri ne kadar? Aslında, eğer veriyorlarsa gelir vergisi, istatistikler olmalı.

Ülke, bir azınlık mı yoksa epey bir çoğunluk mu, konut ve kira zengini ile dolu. Hele konut ve kira fiyatlarının tepe yaptığı son bir yıldır, bu kesimin harcamaları da rahat.. Dolayısıyla krize rağmen iyi lokantaları dolduran da bu kesim. Ve tabii ki üst kesim beyaz yakalılar...

Sayı olarak ne kadardır bu kesim? 4- 5 milyon?

Lokantaları dolduranlara iktidardan beslenen bir iki milyonu da katın..

Türkiye hiç bu kadar büyük bir gelir farklılığı uçurumuna yuvarlanmamıştı!

Gençlik için somut öneriler gerek.. Bir SEYTİM örneği, Seyhan Belediyesi

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Gençlik için somut öneriler gerek.. Bir SEYTİM örneği

16 Haziran 2022 Perşembe


Gençliğin umudu AKP’de! Cumhurbaşkanı sanırım Van’da gençlerle buluşmuş, böyle demiş ve yandaş gazete de öne çıkarmış. Cumhurbaşkanını gördüğümüz kadarıyla toplama “AKP gençliği” ile buluşturmuşlar. Sohbette tek soru yok, gençliğin hiçbir derdi yok, sadece övgü ve muhalefete sataşma var.

Bilemiyorum belki de bu toplama gençlerin gerçekten hiçbir sorunu derdi yoktur. Babalarının işleri kıyaktır AKP iktidarı altında.. Evlerine yüz binler akıyordur... İşleri de garantide olabilir.. bir iktidar gençliği tablosu vardı.. yahu hiç mi gençlerin derdi olmaz?

Cumhurbaşkanını yanlış gençlerle buluşturuyorlar. Bakıyor işler tıkırında... Zaten milletin çoğunluğuna da öyle bakıyor... Kim batmış ki kim aç kalıyor ki.. ayyuka çıkan seslerin kulağına çalınmasından da rahatsız oluyordur.

Oysa genç işsizlik çok yüksek, üniversiteyi bitirmiş olsun olmasın.

Bunların karşısına muhalefet partileri sadece, size özgürlük demokrasi vaat ediyoruz, sözleriyle çıkamaz.

Onlara somut vaatler, sözler, umutlar vermek zorundalar. Bu konuyu ayrıca yazacağım, ama gençlere yönelik yerel bir etkinlikten bir örnek vermek istiyorum.

BİLGİ EVLERİ’NDEN...

Geçen hafta sonu Adana’da davetli konuşmacı olarak Türkiye Kent Konseyleri Platformu toplantısındaydık.

Seyhan Belediye Başkanı Akif Kemal Akay, geldiğimizi duyunca, bilimle, teknolojiyle, eğitimle çok ilgilisiniz gelin sizi seveceğiniz bir yere götüreceğim, dedi.

Önce Seyhan ilçesinde açılan Bilgi Evleri’nden birine gittik. İlçedeki 11 taziye evi Bilgi Evleri’ne dönüştürülmüş. Mahalleliler önce şiddetle karşı çıkmışlar, ölülerimizin ruhları rahatsız olur diye... Bir şekilde yarı ikna edilmişler ve proje tamamlanınca, çocuklarının bu evlerde hem rahat ders çalışma ve sınavlara hazırlanma ve bilgisayar kullanma olanaklarına sahip olduklarını görünce mutlu olmuşlar. Gençler derslerine çalışıyor, bilgisayar kullanıyor, internet ve yemek bedava! Aileler, Bilgi Evleri’ne evlerinden yemek de taşıyorlar. Gençlere yönelmiş belediye ve onların eğitimlerine geniş olanaklar sunmaya girişmiş..

SEYTİM.ORG’A

Derken çok daha önemli başka bir proje hayata geçirilmiş: Seyhan Belediyesi Teknoloji ve İnovasyon Merkezi: SEYTİM.

7’den 70’e bilimi eğlenceli deney setleriyle öğrenme olanakları sunan bilim merkezleri kuruluşlarına yıllarını vermiş insan olarak, etkilendim. Gençler vızır vızır, çalışıyor, üretiyor. Tasarım atölyesinde bilgisayarlar üretiyor, elektronik proje, robotik kodlama, oyun üretim ve kodlama, girişimcilik atölyelerinde fiilen bugünün dünyasının dönüştürücü teknolojik yenilik faaliyetlerinin içine girmişler. Yapıyorlar, tartışıyorlar, öğreniyorlar... Dijital medya olanakları dahil.

Konu ile ilgili her şeyi. Sloganları yazılı: “Geleceğe yön vermek ve dijital dönüşümü hızlandırmak için..”

Bunun için gerekli teknoloji cihazlarıyla donatılı.. Torna tesviye atölyesi bile kurulmak üzere.

SEYTİM’LER DE DONATILMALI

 SEYTİM aynı zamanda sanat-el sanatları faaliyetleriyle de buluşturmuş gençleri.

Atık kâğıtlardan çok güzel çantalar üretimine kadar... Atık camlardan çok güzel pek çok tasarım üretimlerine kadar..

E-ticaret eğitimi, AutoCAD kullanımı, 3D tasarım, Metaverse tasarıma kadar... E-spor aktivitelerine ve üretimlerine kadar..

Gençler kendi projelerini de üretebilme, gerçekleştirebilme ve bu amaçla danışmanlık alma olanaklarına sahipler.

Gençleri ülkedeki sosyal ve ekonomik yaşama katılmalarını sağlamaya ve potansiyellerini kendilerinin gerçekleştirmesine yardımcı olmaya çalışıyoruz diyor, Akif Kemal Akay.

Tebrikler... CHP belediyeleri SEYTİM’lerle donatılmalı...

Gençlere bugünün ve yarının asıl kapılarını açacak projelere yönelmeli.

Bennn.. Türkiyeee! AKP'nin seçim sloganı

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Bennn.. Türkiyeee!

09 Haziran 2022 Perşembe


Cumhurbaşkanının seçim sloganı belli oldu: “Dünyada her kim bu kardeşinize saldırıyorsa aslında Türkiye’ye saldırıyor demektir. Dünyada her kim AK Parti’yi ve Cumhur İttifakı’nı kötülüyorsa aslında Türkiye’yi hedef alıyor demektir.”

Eğer iktidarın (yani cumhurbaşkanının) gerçekten seçime (zamanında) gitme kararı varsa, seçmene sunacağı en önemli vaat “Ben” yani kendisi olacaktır.

Saldırı mı? Öyle bir şey yok, eleştiri, ağır eleştiri, kıyasıya siyasi eleştiri var. Ama cumhurbaşkanı bunları saldırı olarak görüyor.

İki cümle var yukarıdaki alıntıda. İlkinde kendisi. Saldırı sözcüğünü burada kullanıyor. İkincisinde ise AKP ve Cumhur İttifakı var. Burada da bu ikisi için “kim kötülüyorsa” diyor.

Aslında üç bileşen de kendisi. Ben=Türkiye. AKP=Türkiye. Cumhur İttifakı=Türkiye. Hepsi ben ve hepsi Türkiye.

O altın yaldız kaplı saltanat koltuğunda bu kadar uzun süre oturunca, kaçınılmaz olarak müthiş bir özdeşleşme, aynılaşma, et-kemik gibi bütünleşme, kaynaşma oluyor. Bir ve tek.

Ve ülkenin en değerli, en büyük varlığı da kendisi.

Seçimlere bu hava ile gidiyoruz ve RTE seçmenin önüne tamamen kendini koyuyor. Parti teşkilatı ve küçük ortak mı? Onlar sadece RTE’nin altın yaldızlı koltukta daha uzun süre oturması için birer vazgeçilmez koltuk değneği. Onlar olmadan olmaz.

İKTİDARIN DÖVİZLE ANLAŞMASI VAR!

Memur göstergelerine 600 puan ekleneceğini âlâyıvala ile açıkladılar ya, dolar-Avro tüm dövizler bile sevinçten aşka geldiler, çıldırdılar, büyük alkışlarla 20 TL’ye kadar yükselişe geçtiler.. Akaryakıt ve onu izleyecek diğer ürünler de şıkıdım şıkıdım ortalığı yıkıp geçiriyor.

İktidarın dövizle anlaşması var. Memura zam mı yaptı, doları kamçılayarak zammı geri alma sürecini başlatıyor.

Bu yılın başında asgari ücretin 4250 TL’ye çıkarılması üzerine de havai fişekler patlatılmıştı. Büyük iktidar! Büyük zam!

Ama asgari ücret o anda zaten kediye köpeğe mama parasına düşmüştü... Ücreti artırdıktan sonra iktidar hayat pahalılığını öyle bir kamçıladı ki asgari ücreti artırmakla yaptığı “hatayı” iki ay içinde düzeltti. Pardon bile demedi! Bugün 4.250 TL 6. ayda yüzde 160 enflasyonla, zamdan önceki düzeyin bile altına düşmüştür. Dört kişilik bir ailenin yoksulluk sınırını Türk-İş 19.600 TL’ye mi yükseltmiş? Haddini bilmezler!

600 PUAN ERİMEYE BAŞLADI

Şimdi şu 600 puan gösterge artışıyla birlikte iktidar yeniden doları kamçıladı. (Piyasa ile iktidarı ayırmayın, piyasayı iktidar oluşturuyor aldığı kararlarla!)

Önümüzde yedi ay var, kararın uygulanmasına. 2023’ün ocağında seçim müjdesi olarak uygulamaya koyacaklar!

600 puan herkese değil, kimisine 300 puan. 1.000-1.300 TL arasında bir ücret artışı.

Bu kararın açıklanmasıyla birlikte döviz ve enflasyon, bu parayı hemen eritmek için eyleme geçirildi.

Yedi ay sonra göstergeleri artan memurların elinde 50 kuruş artış mı kalacak yoksa “keşke artırmasalardı, eksideyiz” mi diyecekler... Birbirinizle iddiaya girebilirsiniz..

KIRK YILDA TEK DOĞRUSU

Lafın gelişi tabii 40 yıl, şunun şurasında altı ay oldu, beklenmedik bir rüyanın gerçekleşmesi gibi, Maliye Bakanlığı’na atanması.. Nebati’den bahsediyoruz.

Tek doğru laf etti bakanlığı boyunca: “Dar gelirliler hariç ihracatçılar kâr ediyor, enflasyonla büyümeyi tercih ettik” oldu, kıyamet koptu. Ağzına mühür vuruldu: “Yahu biz ne zaman gerçekleri söyledik de kalkıp bu lafı ediyorsun...” 

Çok doğru.

8 Haziran 2022 Çarşamba

RTE’nin Abdülhamit sevgisinin üç kaynağı

 obursali@cumhuriyet.com.tr

RTE’nin Abdülhamit sevgisinin üç kaynağı

07 Haziran 2022 Salı


RTE ve AKP iktidarı dönemi yaşansaydı, Abdülhamit II acaba bu kadar tartışma konusu olabilir, hakkında çok sayıda kitap yazılabilir ve dizi filmler çekilir miydi?

Peki RTE neden çok yönlü ve tartışmalı bir padişah olan Abdülhamit’e bu kadar düşkün ve diğer padişahların adını bile anmaz? Meral Akşener’in Abdülhamit ile istibdat (diktatör) yönetimini bir arada görüp eleştirmesine de veryansın eder?

Neden Abdülhamit cumhurbaşkanının adeta bamteli durumuna gelmiş gözüküyor?

İlber Ortaylı, geçen pazar günkü yazısında konuya dalmış. Ama siyaseti fazla karıştırmamış ve yukarıdaki sorulara girmemiş. Artılarını saymış, eksilerine ise sadece “sansür”ü eklemiş. Onun zamanındaki büyük toprak kayıplarını normal görmüş, evet toprak kaybı ondan önce başladı, ama onun zamanında sürdü. 

Osmanlı’yı parçalamak ve bölüşmek isteyen, İngiltere, Fransa, Almanya, Rusya arasında denge denen, birini diğerine karşı kullanarak olası saldırıları durdurma politikasının gerçekten ustasıydı. Fakat bu denge politikasının hep bir bedeli oldu. Toprak kaybının ondan önce başladığı (Osmanlı’nın çöküş süreci) ne kadar doğruysa, bu denge politikasının da toprak kaybını önleyemediği, mesela Rusları durdurmak için İngiltere’yi devreye soktuğu ve bedel olarak da Kıbrıs’ı İngilizlere hediye ettiği de doğrudur.

DENGECİLİĞİ BÜYÜK KAYIPLAR DA GETİRDİ

Abdülhamit ne yaparsa yapsın Osmanlı’yı parçalanmaktan, dağılmaktan kurtaramazdı. Avrupa birinci emperyalist paylaşım savaşına gidiyordu ve hepsi aç kurtlar gibi “hasta adam” Osmanlı’yı yiyeceklerdi. Ayrıca imparatorlukların parçalanma ve ulus devletlerin ortaya çıkma dönemine girilmişti. Balkanların parçalanması, Balkan Harbi’nden önce, 1878’de Berlin’de yapılan kongrede kararlaştırılmıştı. Balkan Harbi boşuna bir savaştı ve imparatorluğa bedeli de çok ağır oldu.

Geçen yıl 28 Ekim’de “İyi ki Abdülhamit Osmanlı’nın yıkılışını geciktirdi” başlıklı yazı yazdım: (www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/orhan-bursali/yasasin-cumhuriyet-iyi-ki-abdulhamit-osmanlinin-yikilisini-geciktirdi-1880185

Henüz daha Atatürk doğmamıştı, parçalanmanın gecikmesi ile Atatürk’ün sahneye çıkmasının koşullarının tarihsel büyük bir örtüşmeye denk gelmesi sayesinde, Cumhuriyet kuruldu. Atatürk’ten önce Osmanlı parçalanıp yok olsaydı, Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’nden bahseder miydik?

ABDÜLHAMİT’TEN ÜÇ ÖĞRETİ

Şimdi gelelim RTE ve adamlarının Abdülhamit merakına:

Abdülhamit’in üç şeyini çok seviyor RTE ve politik danışmanları.

İlki, diyelim ki denge politikası. Bunu Rusya - Avrupa-ABD arasında uyguluyor. Aradan kazanç elde etmeye çalışıyor (Suriye!). Fakat bu politikanın ülkeyi çok zor durumlara soktuğu açık. Başlı başına bir mülteci sorunu bile ülkeyi yiyip bitiriyor. “Denge” politikasının henüz ülkeye önemli bir kazanç sağladığını söylemek mümkün değil.

İkinci sevgi kaynağı, Abdülhamit’in sansür ve egemenliği. Türkiye medyası, Abdülhamit zamanına benzer özellikler taşıyor. RTE özel ve açık politikalarıyla bir iktidar medyası oluşturdu ve geri kalanlara da hayatı dar ediyor, cezalar, mahkemeler. Türkiye’de medya, uluslararası endekslerde en kötü ülkeler arasında. Seçim sürecinde muhalefete baskı ve yasaklar giderek artıyor ve mengeneler sıkışıyor.

Abdülhamit sevgisinin üçüncü kaynağı, Meclis’i kapatması. Padişahlığından hemen sonra. Muhalifleri sürgüne gönderdi. 

Bugünle ne alaka demeyin. Abdülhamit dönemini yaşamıyoruz. RTE en güçlü olduğu zamanda başkanlık anayasası ile kendini tartışmasız yasal tek adam yaptı. Ülkeyi yönetmek için meclise olan ihtiyacı en aza indirdi. Meclis epey vitrin meclisi oldu.

RTE Abdülhamit’e sevmesin de kimi sevsin... Meral Akşener çoook haklıdır!

7 Haziran 2022 Salı

Seçim sürecinin en büyük kozları ‘yalan’

 obursali@cumhuriyet.com.tr

Seçim sürecinin en büyük kozları ‘yalan’

06 Haziran 2022 Pazartesi


Amiral Battı’da iktidarın büyük güç gösterisi sergilediği fotoğraflara ve ettiği büyük laflara bakıyorum. Şık şıkıdım, takmış takıştırmış, terziden yeni çıkmış elbiseler içinde her türden iktidar zevatının (Arınç dahil!) 20 yıllık boy ve güç gösterisi! Henüz milletin parasını ellerinde. Oraya 100, buraya 200 milyon, şuraya 1 milyar.. Buna da 25 bin avanta yönetim kurulu üyeliği (daha)... Tepeden eteklere doğru yağıyor milletin hazinesi. Dolayısıyla biat aslında paranın gücüne! Yağma Hasan’ın son böreği bunlar!

Büyük güç fotoğrafları aslında yarın seçim olsa tepetaklak gideceği açık hanedanlığın sanki “son akşam yemeği” gibi. “Ülke çökse bile biz yıkılmadık ayaktayız, uzaya astronot göndereceğiz, uzay gücü olacağız, 2053 hele hele 2071 ülkeyi dünyanın en büyük gücüne ve sizleri de en büyük zenginliğe taşıyacağız.”

Bunlar stratejik büyük yalanlar. “Şanlı tarihi olta”ya takılacak beyinler için. Tonla var, çünkü sorma öğrenme kültürünün kapısından içeri şöyle bir göz bile atmamış cehalet örtüsünün altına sığınmış veya sokulmuş yüz binler için. Onların hepsi “cehalet öğretilebilir bir şeydir”in canlı varlıkları... Bunlara, sadece din odaklı tüm söylemlere beyni açık “katmerli cahiliye” unsurlarını da ekstradan katın.

Fakat büyük gelecek yalanları yetmez. Şimdiki zaman için taktik yalanları durmadan diri tutmalı, hatta bunlara yenilerini eklemeli! Birileri düşünmüş sanki: Yahu büyük ekonomik ve toplumsal çöküntünün altında kalmış taraftarlarımızın inançları sarsılmış olabilir! Unutmasınlar, hepsini canlandıralım!

CAMİLERİ DE YIKMIŞTI GEZİCİLER

Şanlı Gezi protestocuları için dokuz yıldır “Camiye kirli postallarıyla girdiler, camide bira içtiler” yalanları onlar için tekrarlanıp duruyor. İman tazeleme! Artık hangi iman kaldıysa!

Yalana, daha inandırıcı olması için olsa gerek bir takı daha yapılmış “camileri de yıktılar”Camide bira içeni görmedim diyen imamı yıkılan caminin enkazı altına sokabilirler şimdi de.

Tabii bu yalanlar çok sıradanlaştı! Kendilerine ne faydası olur bilemeyiz, hatta artık bundan sonra zarar yazmaya başlar bu söylemler. Cemaatlerin üfleme güçleri, bu iktidarın yalan söylemlerinden dolayı dinden imandan çıkanları bir arada tutmaya yeter mi, veya zerre umursayan olur mu, bilmiyorum. Milletin büyük enkaz altında iniltileri yedi kat gökyüzüne ulaşmışken!

Üflemelerin beyinsel etkisi için ülke çapında toplu dua ve üfleme seanslarına geçilebileceğini varsayıyorum. Böyle şeylerin yapıldığını da FETÖ’nün şerrinden kendini kurtarmak için diğer cemaatlerin toplu enerji üflemelerine başvuran bir meslektaşımdan öğrenmiştim!

‘HADİ ÇIK KARŞIMA!’

Dini inançları güçlü ve sarih olan Müslümanlar arasında bir “Beytülmal” masalı söylenir gider. Yani milletin vergileriyle oluşmuş devlet hazinesi! O asla istismar edilemez(miş)!

Yağmalanabilir, dibine darı ekilebilir, peşkeş çekilebilir, dağıtılabilir, tam takır kuru bakıra dönüştürülebilir, ama dokunulamaz!

Bütçe, Hazine, millet, Beytülmal borçtan kırılıyor!

“Türkiye’de tüm kesimlerin borçları, ilk üç aydı 1.5 trilyon TL artarak 13.3 trilyona yaklaştı. Bu borçların  6.5 trilyonu şirketlere, 3.1 trilyonu Hazine’ye, 1.1 trilyonu hanelere ait (Hakan Özyıldızwww.hakanozyildiz.com/2022/06/borclarn-toplam-133-trilyon-liraya.html

Büyük çöküntünün lideri meydan okuyor: Hadi çık karşıma!

Bu durumda olsam milletin yüzüne bile bakamam!