23
Mayıs 2019 Perşembe / Bilim ve Siyaset–Cumhuriyet Orhan Bursalı
Motorda yanıma oturdu, Orhan bey sizi hep izlerim severek,
diyerek. Büyükada’dan bindik, gazetemi kapatıp kenara koydum. Esenyurt’tan
geliyor mermer işi yapmak için, Heybeli’de inecek.. Memnun musunuz
Esenyurt’taki durumdan diye sordum. Kemal Deniz Bozkurt çoğunluk
oyuyla kazanmıştı. Evet CHP’ye geçtiği için memnunuz, diye çoğul konuştu.
Kürt yurttaş. Kürt yurttaşlar
benimle ilişki kuruyor ve hepsi de hiç aman demeden yaklaşıp konuşuyorlar.
Şüphesiz söz Büyükşehir belediye
seçimlerine dayandı hemen.
Sorularım böyle anlarda her zaman
nesnel durumu anlamaya yönelik olur. Deşerim.
- “Ekrem bey alıp götürür ve sandıkları yeniden devirmezlerse İstanbul’a
başkandır” dedi.
- Nereden biliyorsun?
- Kendi çevremden. Bakın eşim
bugüne kadar sandığın yanına bile uğramamıştı, oy kullanmadı, ilk kez, buna
vicdanım dayanmaz gidip oy kullanacağım, diyor.
- Şüphesiz eşinizin tutumu bir
kısım insanda vicdan patlamasının dışa vurumu açısından önemli. Peki bunu başka
nerelerde görüyorsun?
Oy
vermeyen HDP’liler
- Çevremde oy vermeyen çok sayıda
HDP’li tanıdığım var, bunların hepsi şimdi oylarını İmamoğlu’na verecekler.
AKP’ye oy veren az sayıda bildiğim insan da İmamoğlu’nun başkanlığının
çalındığını söylüyor.
“Televizyonda göremiyoruz bir
süredir” dedi. Boykot ettiğimi söyledim, “ama söyledikleriniz yüreğimize su
serpiyordu, sizi oralarda görmekten memnunduk” diye yanıt verdi. Tabii ne
HDP’yi ne Saadet’i ne İyi Parti’yi TV’lere çıkartıyorlar.
Bu yazıyı bu sohbetten 3 gün
sonra yazıyorum. Ahmet Hakan’ın ekrana çıkarken yönetimin cebine koyduğu bomba
bu arada hem programı hem kendisini patlatmıştı.
Son çıktığım CNNTürk programında
yaşananlardan sonra artık hayır demiştim. Durmadan yalan söyleyen, gazeteci, avukat, kamu
araştırmacısı vb kılığındaki iktidar görevlileriyle, yalan
söyleyemeyen ve olgular üzerinden konuşanları karşı karşıya getirip “tartışma
programı” yapılamaz.
Hakan, son programıyla, kimliğini
tamamen yitirdi. Anlaşılan onun için mutlaka o ekranda kalmak birinci koşul.
Gerisi önemli değil, Ahmetçiğim kez, şu
soruyu yarım saat sor, onu sıkıştır, ekranları dar et, talimatlarını
mükemmel yerine getiriyor.
“150
bir fark atar”
Vapur dostum birazdan inecek,
Heybeli’ye yanaşıyoruz. 150 bin fark atar diyerek elini uzattı. Ben de eşine ve
arkadaşlarına bol selamlarımı gönderdim. Ayrılmadan “Öcalan’la oynamaları seçmen üzerinde sıfır etki yapar, dahası
güldürüyor” cümlesini ekledi.
Yazmıştım: Siyasi bilinci en
yüksek kesim Kürt yurttaşlar.
150 bin mi? Bu vicdanları
patlatan iktidar hırsızlığı, diktatörlüğün sınır tanımaz sandığa müdahalesi
sandık ve halk iradesi tanımazlığı karşısında, farkın 500 bin – 1 milyon olması
gerekir. Diyelim ki adeta belediye başkan adayı gibi olan RTE’ye oy veren
düşünme okuma öğrenme merak etme tembeli büyük bir kısım oylarını
tekrarlayacaktır. Ama geri kalan İmamoğlu’na yönelecektir.
Halka
hakaretin bedeli
Türkiye, “o kadar besledik, karnını doyurduk, ama oyunu vermedi” diye halka hakaretlerin geçit bulacağı bir
yer olmadığını gösterecek. Göstermeli.. Gösteremeyenleri de işsizlik, Allah,
parasızlık, pahalılık affetsin.
Evet İstanbul’un Başkanı hep RTE
olmuştur bu iktidar zamanında. O koltukta kim oturuyor olursa olsun. Binali Yıldırım’ın
diğerlerinden hiç bir farkı yok. Ayrıca kargaları güldüren, sandık
başkanlarının nasıl seçmenleri manipüle ettiğine dair anlattığı Andersen
masalları da, kendi aklını kullanamadığını sandığı kendi seçmenlerini
kandırmaya yönelik.
Yazık asla demeyeceğim, 23
Haziran seçimleri kendisi için tam bir hüsran olacak ve pılını pırtısını
toplayıp artık Ankara’ya mı göçer ‘Hükümet Sistemi’nde kendisine koltuk
ayrılır, yoksa THY’nin başına mı..
Ama karşımızda tamamen bitmiş bir
Binali bey bulacağız.
Ekrem bey, yolun açık olsun!