SAYFALAR

30 Nisan 2019 Salı

O cicim yılları bir daha geri asla gelmeyecek ! 185 mia yatırım+70 mia KİT satışı, AKP 17 kayıp yıl



29 Nisan 2919 Pazartesi / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı  

Artık herkes dengini ona göre hazırlasın.. Hangi yıllar demeyin, bu iktidarın har vurup harman savurduğu o cicim yılları...2001-2002 krizinden sonra İMF’den ülkeye giren 25 milyar dolar ile devlet kurumlarına ve bankalara verilen çeki düzenden sonra, bunlar iktidara geldi. Tam hazırlop!  Bahçeli’nin hükümeti bozması ve bunlara yolu açması, ayrıca incelenmesi gereken çok önemli bir dönüm noktasıdır.
Tam hazırlop dedim, ama asıl aslan parçası bundan sonra gerçekleşti: Dünya muazzam bir dolarizasyon yaşadı. Tam anlamıyla dolara boğuldu tabii ki Türkiye de.

185 milyar dolar girdi

Trilyonlar girdi çıktı ülkeye.. Ülkenin dış alım satımındaki 60- 70 milyar dolarlık açık kolayca finanse edildi. Sadece sıcak parayla değil, sabit yatırımlar da tavan yaptı.
Özellikle 2005 Avrupa Birliği ile Kopenhag anlaşması, Avrupalı ve diğer yatırımcılara ülkenin kapısını açtı. Emek ucuz, teşvik de var, Avrupa’nın dibindeyiz... Daha ne olsun.
YASED’in (Uluslararası Yatırımcılar Derneği) tablosuna bakıyorum.
1995- 2005 arası yıllık ortalama 2,2 milyar$ iken bakın nasıl fırlıyor yatırımlar: 2006: 20,2; 2007: 22;  2008 19,9; sonra sürüyor: 8,6; 9,1; 16,2; 13,7... Şirket ve gayri menkul satın almalar... iki yıldır düşme var.
Yani, 2003- 2017’de 185 milyar dolar doğrudan yatırım geldi... Sıcak para ise trilyon mertebesinde girdi çıktı.

Üçüncü hazırlop: Ülke malları

Üçüncü bir hazırlop daha var: Bir dikili ağacı bile yok diye yalan üzerine yalan attıkları o şanlı Cumhuriyet’in 70 milyar dolara yakın fabrika, arsa, şirket... mal varlığını satıp ekmeğine katık etti bu iktidar.
Eh yani, bir çobana ver, onlar da bu parayla ülkeyi yönetir. Yağma Hasanın böreği de yapmaz.
Bu yıllar büyük kayıp yıllardır ülke için.
Bu kadar paranın aktığı bir ülke, 17 yılda, üretime yönelik doğru yatırımlarla öyle bir inşa edilirdi ki, bu millet refah yüzü görürdü. Ve bir daha kriz tanımazdı.
Oysa 10 yıldır 10 bin dolar adam başı milli gelirde çakılı kalırken, kaçınılmaz olarak ülkeyi sürükledikleri krizle birlikte 9 bin dolara düştük.
Ama besledikleri kitlenin, belediyelere taktıkları hortumun adam başına milli geliri düştü sanmayın, 20- 30 bin dolarlarda seyrediyorlar! Bu nedenle yerelde kıyamet koparıyorlar. Onlar için de su bitiyor.
Şu rezalete, ülkenin parasını nasıl yiyip bitirdiklerine bakın: Atadıkları kayyımlar çalışma ofislerinin arkalarına özel banyolar yaptırıyorlar.
Adamlar o kadar pervasız ki, umurlarında değil! Bunlar, görünenleri...

Kıtlık yıllarındayız

Bir daha gelmeyecek o bolluk yılları. Evet eski hayaller balon oldu gökyüzünde yükseldikçe patlayıp duruyor.
Dünyada kulaklardan dolar fışkırmıyor artık. Ayrıca dünya 2008’deki gibi büyük krize sürüklenir mi tartışılıyor. Bir durgunluk var.
Türkiye’ye kulak verin, sanayicisi, tüccarı, holding yönetimleri bas bar bağırıyor. Üretim durdu duracak, karton sanayinin devleri kapılarına kilit vuruyor.
Filli Boya satılıyor. Ülkeye kaynak gireceği için iktidar bayram ediyordur.
ABD vb leş kargaları, yatırım fonları adı altında para sıkıntısı ve borç içinde şirketleri ucuza satın almak için ülkeye çağrılıyor.
Bırakın bu yılı, gelecek yılı da düşünmeyin iyi geçer diye. Zor geçecek.
Ve asla bir daha öyle dolarlar yağmayacak, geçti borun pazarı.

29 Nisan 2019 Pazartesi

Sandık tekmelemek, 4 yıl kargaşa ve gayri meşruluk demek, YSK, iktidar ve istanbul



28 Nisan 2919 Pazar / Bilim ve Siyaset – Orhan Bursalı

YSK’nın Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını iptal etme ve seçimleri yenileme olasılığı var mı?
Yüzde 99 yok. Yazdım, YSK yasaya hukuka uygun davranırsa, hükümetçe başına bir şey gelmez. Bu konuda rahat olsun kurul üyeleri. AKP ve liderleri kaybettiklerini biliyorlar. Bunu da kabul etmiş durumdalar, her ne kadar kabul etmemiş görüntüsü verseler de.
YSK, önceki kararlarına, kurallara aykırı olarak kendisine yapılan başvurular hakkında inceleme kararı verse de, (mesela Maltepe, MHP başvurusu!), sonuçta hukuki davranacak ve başvuruları “titizlikle” inceledikten sonra reddedecek veya reddetme durumunda kalacak.

Politik akılla arzu çatışıyor

İncelemesi, uzatması konuyu, iktidarın üzerindeki baskılar nedeniyledir. “Neden başvurularımızı ayrıntılarıyla incelemedin”, baskısını boşa çıkartmak durumundadır. En sonunda kendisini bağlayan yasalar var ve bunlara dayanarak hükümler verdiğini açıklayabilir.
Yüzde 1 olasılık işin içine hurafelerin karışmasıdır. Ancak böyle bir durumun yaratacağı toplumsal ve ekonomik kaosu bence iktidar bile istemeyecektir.
İstanbul’un tüm kaosa değebileceğini düşünen, şüphesiz ki AKP odakları vardır.
Ama politik akıl, bugünkü koşullarda İstanbul kaybını sineye çekmesini gerektirmektedir veya dayatmaktadır.
Unutmayın ki AKP 17 yıl boyunca bugüne kadarki en zayıf zamanında bulunuyor.
Ekonomik krizin büyük dalgalarının henüz önümüzde durduğunu, giderek yükseldiğini, bu yılın şiddetli dalgalarının AKP iktidarında yarıklar açma olasılığının çok yüksek olduğunu görüyoruz.

Pembe masallar

Ekonominin başındaki zat, pembe masallar anlatıyor.
En son masalı da İstanbul’un “finans merkezi” olacağı masalıdır.
Bu masalı 10 yıldan beri dinliyoruz, Ataşehir’de bir takım binalar inşa edilmiştir, edilmektedir.
Fakat “finans merkezi” olayının “bina inşa etmekle” ilgisinin bulunmadığını bilmezler mi, belki de..
 İstanbul’u Türkiye’yi “paranın” merkezi, ekonomiye, projelere para pompalayacak merkez olabilmesi, Türkiye’nin para içinde yüzmesiyle ilgilidir.
 Oysa ülke borç içinde yüzüyor; işsizlik içinde, ekonomik kriz içinde, iflaslar içinde yüzüyor.
Türkiye, dışarıdan “para transferi” yapan bir ülke iken ve bu durumun değişmesi için en küçük bir işaret ortalıkta yokken, kendi para stoğunuz eksi 60 milyarlardayken (normal faaliyetteki cari açık; borçlar bir kenara), iktidarın “finans merkezi olacağız” masalı acaba kimler içindir?


Sandık ve gayri meşruluk

Bu koşullarda “demokrasi bakın işliyor, işte kazandılar devrettik” görüntüsü, içinde bulunduğumuz aşamada kendilerine çok gereklidir.
Tersi bir durum, demokrasi görüntüsü olarak ortada tek kalan sandığın da tekmelenmesi anlamına gelir... Bunu ne kadar isterler, doğrusu bilmiyorum.
İktidarda şu söylem hakim mi? “Nasılsa iktidar bizde, 4 yıl daha ülkeyi şekillendireceğiz, yöneteceğiz; sandığı tekmelersek şimdi, önümüzdeki 4 yılın toplumsal ve ekonomik kaosla geçmesini önleyemeyiz...”
Ayrıca, sandığı tekmelerlerse, daha iktidardayken, gayri meşru duruma düşerler, ki bunun politik akıl mantık, yarar ile ilişkisi koskoca sıfırdır.
İkinci ve daha büyük bir tehlike, yenilenecek bir seçimin iktidara politik, ekonomik ve sosyal maliyetinin daha büyük olarak kesilmesidir; ki işte böyle bir durum iktidarın varlığını tartışma konusu yapar.
YSK endişe etmesin, hata da yapmasın, kuralları işletsin, hukuka bağlı kalsın ve İstanbul seçimlerini sonuçlandırsın.
Bir an önce!